20 Nisan 2008 Pazar

BİTKİLERLE İLGİLİ HADİSLER

1. Telbineye(Arpa unuyla yapılan çorba) önem veriniz. Hastaya onu yediriniz. Hadis-i Şerif.
2. Sizden biriniz kalbi üzerinde bir ağırlık hissettiği zaman ayva yesin. Hadis-i Şerif.
3. Bir kimse bakla yerse, yemeye devam ederse Hz. Allah(C.C.) o kimsenin yediği baklanın misli kadar hastalığını çıkarır. Hadis-i Şerif.
4. Sizlere iki şifayı tavsiye ederim. Birisi bal, diğeri Kuran okumaktır. Hadis-i Şerif.
5. Sizlere sinameki ve Sennut’u yani tereyağı, bal ve kimyon karışımı tavsiye ederim. Zira bunlar ölümden başka her derde devadır. Hadis-i Şerif.
6. Ekmeğe saygı gösteriniz. Çünkü Yüce Allah onu göklerin bereketinden indirmiştir. Hadis-i Şerif.
7. Bir sahabenin; “Ya Resulullah kardeşim isale yakalandı.” dediğinde Peygamberimiz; “Bal şerbeti içirin. İsale karşı soğuk bal şerbeti çok faydalıdır.” buyurdu. Hadis-i Şerif.
8. Yaylada otlayan genç devenin sütü, sindirim bozukluğu olan kimseler için devadır. Hadis-i Şerif.
9. Hardal ve tere tohumuna kıymet veriniz. Zira Hz. Allah bunları bir çok derde deva kılmıştır. Hadis-i Şerif.
10. İçinde hurma bulunmayan evin halkı açtır. Hadis-i Şerif.
11. Her kim kalbinin düzgün çalışmasını isterse incir yemeye devam etsin. Hadis-i Şerif.
12. Ey Aişe, çorba pişirdiğiniz zaman kabağını çok koyunuz. Zira kabak üzüntülü kimsenin gönlünü güçlendirir. Hadis-i Şerif.
13. Hindibayı silkmeden yeyiniz. Zira cennetten üzerine damla düşmediği bir gün yoktur. Hadis-i Şerif.
14. Hurmanın hararetini karpuzun soğukluğu ile, karpuzun soğukluğunu hurmanın harareti ile gideriniz. Hadis-i Şerif.
15. Yemekten evvel kavun yenirse kanı yıkar, hastalıkları giderir. Hadis-i Şerif.
16. Bağsur hastalığı olan İbni Abbas’a, “Gebere otunun çiçek tohumlarını alıp iyice döv, sonra sulandırıp içersin.” Hadis-i Şerif.
17. “Ayağımız ağrıyor.” diyenlere; “Ayağınıza kına yakın.” buyururlardı. Hadis-i Şerif.
18. Mantar ekip dikmeden yetişen bir bitkidir. Suyu ise göz hastalığına şifadır. Hadis-i Şerif.
19. Yatmadan evvel maydanoz yemek, tatlı bir nefesle uyumaya, diş ağrısını gidermeye şifadır. Hadis-i Şerif.
20. Mercimek yemeye devam ediniz. Mercimeği yetmiş peygamber övmüştür. Hadis-i Şerif.
21. Sizin narlarınızdan bir nar yoktur ki, içinde cennet narından bir tane bulunmasın. Hadis-i Şerif.
22. Gözü ağrıyan Hz. Ali’ye; Kırmızı pancar yemelerini tavsiye etmiştir. Kırmızı pancar, hastalıkların etkisini azaltır. Hadis-i Şerif.
23. Yerden biten her bitkide şifa ve zehir vardır. Pirinç ise öyle değildir. Onda yalnız şifa vardır. Hadis-i Şerif.
24. Sarmısak yiyiniz ve onunla tedavi olunuz. Çünkü sarmısakta yetmiş derde deva vardır. Hadis-i Şerif.
25. Eğer ölüme şifa ve çare olan birşey olsaydı sinameki olurdu. Hadis-i Şerif.
26. Sirke negüzel bir katıktır. Allah’ım sirkeyi bereketlendir. Çünkü sirke benden önceki peygamberlerinm de katığı idi. Sirke bulunan ev katık sıkıntısı çekmez. Hadis-i Şerif.
27. İnek sütüyle tedavi olunuz. Çünkü sütteHz. Allah’ın şifa yarattığı kanaatindeyim. Zira inek her çeşit ottan otlanmaktadır. Hadis-i Şerif.
28. Hardal ve tere tohumuna kıymet veriniz. Çünkü bir çok derde devadır. Hadis-i Şerif.
29. Udu hindiye kıymet veriniz. Onda yedi hastalık için şifa olduğu muhakkaktır. Boğaz şişliğinde tozunu zeytinyağına karıştırıp buruna damlatılır. Hadis-i Şerif.
30. Üzüm yiyiniz. Yorgunluğu giderir, sinirleri kuvvetlendirir, öfkeyi durdurur. Bir kişi günde yirmibir adet kuru siyah üzüm yerse, cesedinde hoşlanmayacağı bir şey kalmaz. Hadis-i Şerif.
31. Zemzem suyu hangi niyetle içilirse onun içindir. Eğer şifa niyetiyle içilirse şifa bulur, susuzluğu gidermek için içilirse susuzluğu giderir, açlığı gidermek niyetiyle içilirse doyurur. Çünkü o su Cebrail’in(A.S.) ayağını vurarak çıkardığı, ayrıca Allah’ın(C.C.) İsmail’e içirdiği kutsal ve mubarek bir sudur. Hadis-i Şerif.
32. Zeytin yağını yiyiniz ve onunla yağlanınız. Zira o, mubarek, kıymetli ve değerli bir ağaçtan yetişmektedir. Hadis-i Şerif.
33. Sizlere çörek otunu tavsiye ederim. Zira bunda ölümden başka bir çok hastalık için şifa vardır. Hadis-i Şerif.
34. Veba hastalığından, aslandan kaçar gibi kaçınız. Hadis-i Şerif.
Çörek otunu ve veba hastalığını inceleyen bilim adamları Hazreti Resulullah’ı tasdik edip doğrulamışlardır.
Unutkanlıktan şikayet eden bir kişiye; “Size inek sütü tavsiye ederim. İnek sütü kalbi ve dimağı kuvvetlendirir, unutkanlığı da giderir.” Hz. Ali(R.A.)
Günlük yemeye devam edin. O kalbi kuvvetlendirir. Unutkanlığı da giderir. Hz. Ali(R.A.)
Yiyeceklerin efendisi önce et, sonra pirinçtir. Hz. Ali(R.A.)

BİTKİLERLE İLGİLİ HADİSLER

1. Telbineye(Arpa unuyla yapılan çorba) önem veriniz. Hastaya onu yediriniz. Hadis-i Şerif.
2. Sizden biriniz kalbi üzerinde bir ağırlık hissettiği zaman ayva yesin. Hadis-i Şerif.
3. Bir kimse bakla yerse, yemeye devam ederse Hz. Allah(C.C.) o kimsenin yediği baklanın misli kadar hastalığını çıkarır. Hadis-i Şerif.
4. Sizlere iki şifayı tavsiye ederim. Birisi bal, diğeri Kuran okumaktır. Hadis-i Şerif.
5. Sizlere sinameki ve Sennut’u yani tereyağı, bal ve kimyon karışımı tavsiye ederim. Zira bunlar ölümden başka her derde devadır. Hadis-i Şerif.
6. Ekmeğe saygı gösteriniz. Çünkü Yüce Allah onu göklerin bereketinden indirmiştir. Hadis-i Şerif.
7. Bir sahabenin; “Ya Resulullah kardeşim isale yakalandı.” dediğinde Peygamberimiz; “Bal şerbeti içirin. İsale karşı soğuk bal şerbeti çok faydalıdır.” buyurdu. Hadis-i Şerif.
8. Yaylada otlayan genç devenin sütü, sindirim bozukluğu olan kimseler için devadır. Hadis-i Şerif.
9. Hardal ve tere tohumuna kıymet veriniz. Zira Hz. Allah bunları bir çok derde deva kılmıştır. Hadis-i Şerif.
10. İçinde hurma bulunmayan evin halkı açtır. Hadis-i Şerif.
11. Her kim kalbinin düzgün çalışmasını isterse incir yemeye devam etsin. Hadis-i Şerif.
12. Ey Aişe, çorba pişirdiğiniz zaman kabağını çok koyunuz. Zira kabak üzüntülü kimsenin gönlünü güçlendirir. Hadis-i Şerif.
13. Hindibayı silkmeden yeyiniz. Zira cennetten üzerine damla düşmediği bir gün yoktur. Hadis-i Şerif.
14. Hurmanın hararetini karpuzun soğukluğu ile, karpuzun soğukluğunu hurmanın harareti ile gideriniz. Hadis-i Şerif.
15. Yemekten evvel kavun yenirse kanı yıkar, hastalıkları giderir. Hadis-i Şerif.
16. Bağsur hastalığı olan İbni Abbas’a, “Gebere otunun çiçek tohumlarını alıp iyice döv, sonra sulandırıp içersin.” Hadis-i Şerif.
17. “Ayağımız ağrıyor.” diyenlere; “Ayağınıza kına yakın.” buyururlardı. Hadis-i Şerif.
18. Mantar ekip dikmeden yetişen bir bitkidir. Suyu ise göz hastalığına şifadır. Hadis-i Şerif.
19. Yatmadan evvel maydanoz yemek, tatlı bir nefesle uyumaya, diş ağrısını gidermeye şifadır. Hadis-i Şerif.
20. Mercimek yemeye devam ediniz. Mercimeği yetmiş peygamber övmüştür. Hadis-i Şerif.
21. Sizin narlarınızdan bir nar yoktur ki, içinde cennet narından bir tane bulunmasın. Hadis-i Şerif.
22. Gözü ağrıyan Hz. Ali’ye; Kırmızı pancar yemelerini tavsiye etmiştir. Kırmızı pancar, hastalıkların etkisini azaltır. Hadis-i Şerif.
23. Yerden biten her bitkide şifa ve zehir vardır. Pirinç ise öyle değildir. Onda yalnız şifa vardır. Hadis-i Şerif.
24. Sarmısak yiyiniz ve onunla tedavi olunuz. Çünkü sarmısakta yetmiş derde deva vardır. Hadis-i Şerif.
25. Eğer ölüme şifa ve çare olan birşey olsaydı sinameki olurdu. Hadis-i Şerif.
26. Sirke negüzel bir katıktır. Allah’ım sirkeyi bereketlendir. Çünkü sirke benden önceki peygamberlerinm de katığı idi. Sirke bulunan ev katık sıkıntısı çekmez. Hadis-i Şerif.
27. İnek sütüyle tedavi olunuz. Çünkü sütteHz. Allah’ın şifa yarattığı kanaatindeyim. Zira inek her çeşit ottan otlanmaktadır. Hadis-i Şerif.
28. Hardal ve tere tohumuna kıymet veriniz. Çünkü bir çok derde devadır. Hadis-i Şerif.
29. Udu hindiye kıymet veriniz. Onda yedi hastalık için şifa olduğu muhakkaktır. Boğaz şişliğinde tozunu zeytinyağına karıştırıp buruna damlatılır. Hadis-i Şerif.
30. Üzüm yiyiniz. Yorgunluğu giderir, sinirleri kuvvetlendirir, öfkeyi durdurur. Bir kişi günde yirmibir adet kuru siyah üzüm yerse, cesedinde hoşlanmayacağı bir şey kalmaz. Hadis-i Şerif.
31. Zemzem suyu hangi niyetle içilirse onun içindir. Eğer şifa niyetiyle içilirse şifa bulur, susuzluğu gidermek için içilirse susuzluğu giderir, açlığı gidermek niyetiyle içilirse doyurur. Çünkü o su Cebrail’in(A.S.) ayağını vurarak çıkardığı, ayrıca Allah’ın(C.C.) İsmail’e içirdiği kutsal ve mubarek bir sudur. Hadis-i Şerif.
32. Zeytin yağını yiyiniz ve onunla yağlanınız. Zira o, mubarek, kıymetli ve değerli bir ağaçtan yetişmektedir. Hadis-i Şerif.
33. Sizlere çörek otunu tavsiye ederim. Zira bunda ölümden başka bir çok hastalık için şifa vardır. Hadis-i Şerif.
34. Veba hastalığından, aslandan kaçar gibi kaçınız. Hadis-i Şerif.
Çörek otunu ve veba hastalığını inceleyen bilim adamları Hazreti Resulullah’ı tasdik edip doğrulamışlardır.
Unutkanlıktan şikayet eden bir kişiye; “Size inek sütü tavsiye ederim. İnek sütü kalbi ve dimağı kuvvetlendirir, unutkanlığı da giderir.” Hz. Ali(R.A.)
Günlük yemeye devam edin. O kalbi kuvvetlendirir. Unutkanlığı da giderir. Hz. Ali(R.A.)
Yiyeceklerin efendisi önce et, sonra pirinçtir. Hz. Ali(R.A.)

BİTKİLERDEN GELEN DESTEK LİF

Sindirim enzimlerinden etkilenmeyip, diğer besin öğeleri gibi sindirimi yapılamayan ve bitkilerde bulunan çeşitli maddelere lif (posa) denilmektedir.Lif hiçbir vitamin, mineral, kalori sağlamaz. Aksine sindirim, sistemimizin rahat çalışmasına yardımcı olur. Kanser, kalp hastalığı, diyabet gibi hastalıklara karşı korunma sağlarken; kabızlık ve birçok bağırsak bozukluklarının engellenmesine yardımcı olur.Lif; çözünebilen ve çözünemeyen olarak bitkilerde yer alır. Çözünemeyen liflerin tahılların kepeğinden ve kurubaklagillerden alırız. Bu tür lifler, dışkı hacmini artırarak kanserede neden olabilecek maddelerin hızla bağırsaklardan atılmasını sağlamaktadır.Çözünen lifler ise elma, muz, turunçgiller, havuç gibi meyve sebzelerde bulunurlar ve midede suyla birleşip, jöle oluştururlar. Gıdanında mideden geçişini yavaşlattıkları için daha uzun süre tokluk hissi oluştururlar. Teknolojinin gelişmesi sonucu tüm gıdalar rafine edilmekte, ayrıca fast-food tarzı beslenme yaygınlaştığı için lif tüketimi oldukça azalmıştır.Günde 20-35 gram arasında lif tüketilmesi önerilmektedir. Ancak lif alımını birden artırmak şişkinlik, bulantı, hatta gaza sebep olabilir. Yan etkilerini bol su içerek önlemek mümkündür.Günde 3 porsiyon sebze, 2 porsiyon meyve, 6 porsiyon tahıl ve kurubaklagil yenerek lif ihtiyacı karşılanabilir.Normal sağlık koşullarında lifli besinleri sofranızdan eksik etmemeniz tavsiye edilir.Görüldüğü gibi canlılığın temeli, besinlerin alınması, sindirilmesi, hücrelere taşınması, solunumla alınan oksijen varlığında enerjiye dönüştürülmesi, küçük parçaların birleştirilerek yeni ve yıpranan hücrelerin yapılmasına dayanır. Bu olaylarda kısaca "metabolizma" deyimiyle açıklanır. Metabolizma; gıdaların alınmasından hücrelerde kullanımına kadar geçen süreçtir.İhtiyaç duyulan besin öğeleri, doğal olarak değişik besinlerin bünyelerinde farklı miktarlarda bulunur. Çok çeşitli olan yiyeceklerimizin bazıları enerji yönünden, bazıları protein ve bazılarıda vitamin yönünden zengindir.Bütün besinleri bir arada yememiz mümkün değildir. Bu yüzden besinleri, besleyici değerleri ve vücudumuza sağladıkları yarar bakımından 5 grupta topluyoruz. Bir grup altına sayılan yiyecekler birbirinin yerini tutar. Günlük beslenmemizde her gün her grubtan bir yada bir çok besini ihtiyacımız kadar tüketmeliyiz. Böyle yeterli ve dengeli beslenmiş oluruz.
Besin Grupları
Nitelikleri
I.ET,BALIK,YUMURTA,KURUBAKLAGİL
Protein,B vitaminleri,Demir ve Çinkodan zengindir.
Kırmızı et
Doymuş yağ, kolesterol içerir
Beyaz et
Yağ Doymuş yağ, kolesterol azdır.
Yumurta
Yağ ve Doymuş yağ daha az, kolesterol çoktur.
Kurubaklagil
Çok az yağ içerir. Doymuş yağ ve kolestrol yoktur. potasyum, magnezyum, ve posadan zengindir.
Fındık,ceviz vs.
Doymamış yağ, E vitamini magnezyum ve potasyumdan zengindir.
II.SÜT ve SÜT ÜRÜNLERİ
Kalsiyum, B vitaminleri ve pronteinden zengindir.
Süt-Yoğurt
Yağ ve kolesterol azdır.
Yağlı peynirler
Yağ doymuş yağ, kolesterol çoktur.
Yağsız peynirler
Yağ ve kolesterol çok azdır.
III.SEBZE ve MEYVELER
C vitamini ve bazı B vitaminleri ile, A vitaminin öncüsü karot enoidler, posa ve potasyumdan zengindir.
Yeşil yapraklılar
C, E vitaminleri ve karotenoidler zengindir.
Turunçgiller, domates
C vitamininden zengindir.
Havuç, Kayısı
Karotenoidlerden zengindir.
IV.TAHIL ve TAHIL İÇEREN ÜRÜNLER
Enerji verirler, karbonhidrat kaynağıdır. Kepekli olanlar ve bulgur B vitaminlerinden zengindir. Rosalı maddeleri ve E vitamini içerir.
V.YAĞLAR ve TATLILAR
Saf besinlerdir. Enerji kaynağıdır.
Tereyağ
Doymuş yağ, kolesterol çoktur. A vitamini vardır.
Margarin
Doymuş yağ çok, kolesterol çoktur. A,D,E vitaminleri vardır.
Palmiye ve Zeytinyağı
Tekli doymamış yağ içerir. Kolesterol yoktur. E vitamini, karotenoidler içerir.
Bitkisel sıvı yağlar
Çoklu doymamış yağ içerir. Kolesterol yoktur. E vitamini bulunur.
Tatlılar
Saf karbonhidrat kaynağıdırlar. Pekmez; kalsiyum,ve potasyum bulunur.
Tabloda sıralanan ilk 4 grup temel besin öğelerini içerir. Üç ana öğünde her gruptan mevsime ve bütçeye uygun yiyecekler seçilmelidir. Özellikle mevsiminde yenilen sebze ve meyveler hem daha lezzetli, hem daha ucuz olur.Salça, tuz ve baharatlar da tıpkı yağ ve şeker gibi yemeklerin lezzetini artıran öğelerdir. Çok az kullanıldıkları için beslenmeye fazla katkı sağlamazlar.Yiyeceklerin seçimi kadar, pişirilme şekline, lezzetine ve kokusuna da aynı özeni göstermeliyiz. Unutmayalım ki israf edilen her yiyecek önce kendi bütçemize, sonra ülke ekonomisine zarar verebilir demektir.Daha sonraki bölümlerimizde sağlıklı beslenme nasıl olmalı? Neleri hangi sıklıkla yemeliyiz? Yiyeceklerimizin miktarları nasıl olmalı? Sorunlarına cevap arayacağız. Kısaca yeterli ve dengeli beslenme örneklerini sunmaya çalışacağız.

BİTKİ ÇAYLARININ FAYDALARI

Bitki çayı hazırlarken özellikle taze kaynamış klorsuz su kullanılmalı. Birçok hastalıkta klorun zararlı olduğu saptanmıştır. Suyunuzu kaynattıktan sonra bir iki dakika dinlendirin. Porselen bir demliğe önce çayını yapacağınız bitkiyi koyun ve üzerine gerekli miktarda su ekleyin. Genellikle 1 tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ot için dörtte bir litre su kullanmak gerekir. Çayın demlenmesi için 2-5 dakika yeterlidir. Kök bitkilerden çay yapacağınızda (zencefil, havlıcan gibi) aynı miktarda su ve bitkiyi birlikte cezveye koyup kaynatma yoluyla çayınızı yapabilirsiniz.Ihlamur: Soğuk algınlığına ve öksürüğe karşı en etkili ve en yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri olan ıhlamur, uykusuzluk, spazm ve kan dolaşımı bozukluklarında da kullanılır. Özellikle akşam saatlerinde fazla içmemeye dikkat etmek gerekir, çünkü fazla miktarda alındığında uykusuzluğa neden olabilir. Yapraklarında çok miktarda klorofil taşımasından dolayı kansızlık durumunda kullanılmasında fayda vardır. Diğer çaylarda olduğu gibi ıhlamuru da hazırladığınız zaman için ve bir daha kaynatmayın. Çünkü uzun süre kaynatılıp içilen ıhlamur size yarardan çok zarar verebilir. Yogi Çayı: Hintli yogilerin içtiği baharatlı bir çay. Tam da kış mevsimine uygun, yani ısıtıcı. Ayurvedik bir çay yogi çayı ve yoğun baharatların karışımından oluşuyor. Bu çayı hazırlamak için ufak bir tencereye bir parça kabuk tarçın, 4-5 kakule tanesi, 1 ufak kök zencefil, 2 karanfil ve 4-5 adet tane karabiber koyun. Üzerine 2 su bardağı su ilave edip 5 dakika kadar kaynattıktan sonra dilerseniz içine 1 tatlı kaşığı siyah çay ekleyip biraz demlendirip süzün. Dilerseniz sütle karıştırıp için. Isırgan: Isırgan, birçok rahatsızlığa iyi gelen ve sonbahardan ilkbaharın sonuna kadar bahçelerde bol miktarda yetişen bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarına, mide, bağırsak, böbrek, romatizma ve gut hastalıklarına iyi gelir. Ayrıca nefrit, sarılık, idrar yolları taşları ve özellikle kansere karşı günde 3-4 fincan ısırganotu çayı çok yararlıdır. Isırgan çayını hazırlamak için kişi başına bir tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ısırganotu yeterlidir. Biberiye: Bu güzel kokulu bitkinin kullanılmadığı hastalık yok gibi. Özellikle kan dolaşımı hastalıklarına, romatizma ve astım hastalıklarına, mide ve bağırsak gazlarına karşı kullanıldığı gibi ağır yemeklerden sonra içildiğinde sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca bronşit, öksürük, migren, gastrit, başağrısı, ağrılı adet, düşük tansiyon, kabızlık, safra kesesi taşı, ishal ve karaciğer rahatsızlıklarında da kullanılır. Hoş bir tat vermesi açısından biberiye çayına bir parça da kabuk tarçın atabilirsiniz. Rezene: Rezene, Ege Bölgesi pazarlarında bahar aylarında bol bulunan bir bitkidir. Rezene çayı özellikle gaz ve kramp ağrılarında, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında kullanılır. Özellikle bebeklerin gazlı olduğu zamanlarda sık başvurulan bir ilaçtır rezene çayı. Öksürük ve soğuk algınlıklarında ve çocuklarda boğmaca hastalığı sırasında rezene çayı yararlıdır. Listeyi uzatmak mümkün: Hıçkırık, bulantı, idrar yolları iltihabı, böbrek taşları gibi birçok durumda rezene çayına başvurabiliriz. Hindiba: Hem salatalarda, hem de haşlanarak zeytinyağı ve limon ilavesiyle kullanılabilen hindiba iyi bir idrar söktürücüdür. Karaciğer hastalarının, romatizmalıların ve şeker hastalarının sofralarının başköşesine oturtması gereken otlardan biridir hindiba ve bunlardan başka bağırsakları yumuşatır, müzmin romatizma, gut, böbrek ve safra kesesi hastalıklarında yararlıdır. Hindiba köklerinden yapılan kahve iyi bir iştah açıcıdır. Romatizma hastaları ilkbahar ve sonbaharda 4-6 hafta arası sabah ve akşam hindiba çayı içerek kür yapabilirler ve faydasını da hızla görürler. Hindiba çayı hazırlamak için kişi başına 1-2 tatlı kaşığı doğranmış hindiba kullanılır. Nane: Nane çayı, mide ve bağırsak gazlarında, bulantı ve kalp çarpıntısında içilir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında, karın ağrısı, ishal, safra kesesi taşı, baş ağrısı, migren, sinüzit, diş ağrısı, halsizlik, bronşit, öksürük gibi rahatsızlıklarda da tedavi edici özelliği olan nane, nefes darlığında da şöyle kullanılabilir: Bir tülbentin üzerine bal konur, üzerine taze veya kuru nane yaprakları serpilir ve yatmadan önce göğüs üzerine bağlanır, sabaha kadar bırakılır. Kekik: Kekik çok güçlü bir antiseptik olarak biliniyor. Kekik yağından elde edilen timol birçok ilaçta, hatta ameliyatlarda yara temizlemek için kullanılıyor. Eski zamanlarda salgın hastalıklarda kullanılan kekik günümüzde de grip salgınlarında bol bol kullanılmalı. Ve boğmaca olana, öksürene, bronşite yakalanana, midesi rahatsız olana, ishal olana, adet sancısı çekene kekik çayı içirmeli. Böcek sokmalarında deriye sürülerek kullanılan kekik, cilt hastalıklarında da banyo suyuna atılarak kullanılabiliyor. Zencefil: Ayurveda ve Çin Tıbbı'nda 5 bin yıldır kullanılan zencefil, ısıtıc, bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarına, mı, temizleyici, düzenleyici ve canlandırıcı bir etkiye sahip. Ayrıca faranjitte, ishal, gaz gibi durumlarda, kan dolaşımını artırmak için, kas hastalıklarında ve romatizmal ağrılarda kullanılıyor. Soğuk algınlıklarında çayını içebilir, öksürük için zencefil-zerdeçal-bal karışımını sabah ve akşam aç karnına şurup niyetine kullanabilirsiniz. Zencefil canlandırıcı olduğu için akciğerleri temizler, gazı önler ve terlemeyi artırarak cildin de temizlenmesini sağlar. Adaçayı: Kızılderililerin kutsal bitkisi sayılan adaçayı, Akdeniz yöresinde bol bol yetişir. Antibiyotik ilaç görevi gören adaçayı diş eti rahatsızlıklarında ve boğaz ağrılarında çok yararlıdır. Sinir bozukluğu, baş dönmesi, titremeye iyi gelir ve menopoz döneminde karşılaşılan terlemeyi durdurur. Ayrıca dolaşım sistemi hastalıklarında, tansiyon düşüklüğünde, sindirim sistemi bozukluklarında, psikolojik rahatsızlıklarda, halsizlikte, sinir hastalıklarında da kullanılır. Özellikle boğaz ve ağız içi iltihaplarında günde birkaç defa adaçayıyla hazırlanıp soğutulmuş çayla gargara yapın, iyi geldiğini göreceksiniz. Elma: Elma, besin değeri dışında nefes darlığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur, lifli olduğu için bağırsakları temizler, karaciğerinden şikayet edenler, romatizmalılar ve hatta şeker hastaları bile elmadan faydalanabilirler. Elma yatıştırıcı, uyku vericidir, başağrılarına iyi gelir. Taze elma suyu cilde sürüldüğünde dokuları sağlamlaştırır ve teni güzelleştirir. İlkbaharda toplanan elma çiçekleri kurutularak sonbahar ve kış aylarında kaynatılır ve göğse ve öksürüğe iyi gelecek bir şurup elde edilir. Kurutulmuş elma parçalarından çay yapabileceğiniz gibi kabuğuyla küçük parçalara böldüğünüz elmaları kaynatarak içine isterseniz limon ve portakal koyarak çay olarak tüketebilirsiniz.

MADIMAK OTU

Bahar aylarında doğada sıkça rastlanan ‘Madımak’ otu, şeker hastalığından böbrek taşına kadar birçok hastalığa iyi geliyor.
‘Madımak’ın doğranmış ve kurutulmuş yumrusundan hazırlanan çay, mide ve bağırsak hastalıklarıyla dizanteriye karşı antiseptik olarak kullanılıyor.
Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOP) Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Koç, “Yabancı otlarla sağlıklı yaşam” adlı kitabında, özellikle Tokat, Sivas, Yozgat ve bölgesinde sıkça rastlanan madımak otunun özelliklerine dikkati çekti.
Kitapta yer alan bilgilere göre, madımağın “drog” denen yumrusundan hazırlanan çay, mide ve bağırsak hastalıklarıyla dizanteriye karşı antiseptik olarak kullanılıyor. Madımağın doğranmış ve kurutulmuş yumrusundan hazırlanan çayın, karın ağrısının giderilmesinde, ishal ve iltihaplara karşı etkili olduğu biliniyor. Çok yıllık, otsu bir bitki olan, bahar aylarında yağan yağmurla ortaya çıkan madımak, şeker hastalığı ve böbrek taşı rahatsızlığına da iyi geliyor. Adına türküler yazılan, yemeği, konservesi yapılan madımağın tozundan hazırlanan merhem yaraların iyileşmesinde kullanılıyor. Halk dilinde keçimemesi, kuşekmeği ve söğüt otu olarak bilinen madımak, genelde köylü kadınlar tarafından toplanarak satışa sunuluyor.

KİŞNİŞ


Latince Adı: Coriandrum sativum
Familya:
Diğer İsimleri: Aşotu, Kişnişotu
Genel özellikleri:
Maydanozgiller familyasındandır. Anayurdu Akdeniz havzası olup günümüzde birçok yerde ve ülkemizde yabani bitki ya da kültür bitkisi olarak yetişmektedir. 60 cmye kadar boylanabilen biryıllık otsu bitkidir. Gövdesi yuvarlak kesitli, boylamasına oluklar halinde çizgili, soluk yeşil renkli ve dallara ayrılan yapıdadır. Bitkinin alt ve üst bölümündeki yaprakları farklı görünüşte olur. Alt yaprakları maydanoz bitkisininkilere benzer. Hafif tüylü, tuhaf ve pek de hoş olmayan koku taşırlar. Bitkinin üst kesimindeki yaprakları ip gibi ince ama düzgün kesimli ve gene hoş olmayan keskin ve tuhaf kokulu olurlar. Yaz başı ile ortası arasında gevşek şemsiyeler oluşturarak açan, beyaz ya da pembemsi açık mor renkli küçük çiçekleri olgunlaşınca, 2-7 mm. çapında yuvarlak, açık kahverengi tohum kılıfını taşıyan kokulu, kuru meyvelere dönüşür. Bol güneşli yerleri, bitek ve hafif topraklan seven kişniş bitkisi, tohumları sonbaharda ekilerek çoğaltılır. Ancak, çapraz döllenmeyle bitkinin yozlaşması meydana geleceğinden, rezeneden uzak yerlere ekilmesine dikkat edilmelidir.Kişnişin tohumunu taşıyan meyvesinde nişasta, tanen, şekerler, sabit ve uçucu yağlar bulunur. Uçucu yağında yüksek oranda coriandrol ile düşük oranda geraniol, borneol, pinen, phelladron ve asetik asit vardır.Kişniş tohumlan pastacılıkta, baharat olarak bazı çorba ile yemeklerin hazırlanmasında, içki endüstrisinde ve kişniş şekerinin yapımında kullanılır. Bazı yerlerde bitkinin körpe yaprakları salata ve güveçte pişen yemeklere katılır. Gövde ve kökü de sebze gibi pişirilip yenir.
Etki ve Kullanım: Eski Mısır papirüsleri, Çince ve Sanskritçe metinlerde ve hatta İncilde sağlığa yararlı etkilerinden övgüyle söz edilen kişnişin, tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:• Kişniş tohumları içerdiği yağlarla mideyi uyarır: iştahı açar, sindirimi kolaylaştırır ve hazımsızlığa iyi gelir.• Aynı nedenle mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.• Aniden başlayan mide ve karın ağrılarını bastırır.• Özellikle çocuklarda diyareyi kesici etkiler yapar.• Hafif yatıştırıcı etkisi vardır.Kişnişin bu etkilerinden yararlanmak üzere, bitkinin çiçek şemsiyeleri yaz sonunda alınır ve tohumlarının olgunlaşması için gölgeli ve havadar yerde bir süre itekletilir. Sonra şemsiyeler başasağı edilerek bir kağıdın üzerine sallanır ve dökülen tohumlan toplanır. Bunlardan ya da piyasadan alınan kişniş tohumlarından 1 tatlı kaşığı kadarı biraz ezilerek 1 bardak kaynar suya dökülür. Kabın üzeri sıkıca kapatılarak 5 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde edilen infüzyon, yemeklerden önce birer bardak olarak içilir. Aynı etkilerinden yararlanmak için, tohumları yemeklerden önce ağızda çiğnenebilir.• Kişniş antiseptik (mikrop kırıcı) etkiler de taşır. Bu etkisinden yararlanmak için yukarıda tarifi verilen infüzyon, akne ya da yaraların üzerine uygulanır.

KİRAZ VE VİŞNE


Latince Adı: Cerasus
Familya:
Diğer İsimleri:
Genel özellikleri:
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu, Kuzey Anadolu bölgesidir, öyle ki, Giresun ilimizin adı, yörede yetişen ve o dönemde adına ceresia denilen yabani kiraz ağacından gelmektedir. Kiraz, Antik çağlarda Avrupaya götürülmüş ve oradan dünyaya yayılmıştır. Yabani kiraz ağacı (C. microcarpa), günümüzde de Doğu Karadeniz Bölgesi ormanlarında dikenli ve dikensiz türleriyle çok bulunur ve 10-15 m. boylanabilirken, Avrupa ormanlarında 25-30 mye yükselen örnekleri görülmektedir. Dikine büyüyen ve piramit görünüşünü alan yabani kiraz ağacının çiçekleri beyazdır, ilkbaharda çiçeğinden önce yaprakları açar. Yabani kiraz ya da aynı familyadaki Mahlep (Idris) ağacına aşı yapılarak Bahçe kirazı ağacı (Prunus-Cerasus-Avium) türü elde edilir. Bahçe kirazının çiçekleri pembe-beyazdır. Meyvesi tek çekirdekli tohumunu taşır. Serin yerleri ve süzek toprakları seven kiraz ağaçları, tohumuyla çoğalır.Kiraz ağacının meyvesi, bulunduğu bölgeye göre nisan sonu ile temmuz ayı arasında olgunlaştığında, siyaha yakın kırmızı ya da sarı renkte olur. 1-3 cm. çapında yuvarlak biçimli, etli, sulu, az lifli, aromalı ve lezzetli olan meyveyi, dallara ince uzun bir sap bağlar. Fosfor, B3 ve C vitamini ile meyve şekeri yönünden zengin olan kiraz sevilerek yenen bir meyvedir. Ayrıca pastacılık, şekerlemecilik ve içki yapımında kullanıldığı gibi reçeli de yapılır. Olgun kiraz ağacının kerestesi marangozlukta kullanılır.
Etki ve Kullanım: Kiraz ağacının kabuğu, yaprakları, çiçekleri ve meyve saplan bedene yararlı etkiler taşır. Bu tıbbi etkiler ve onlardan yararlanma yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz:• Kabuğu peklik verici ve ateş düşürücüdür. Bunun için ağacın gövde ya da dallarının kabuğu soyulup kaynatılarak dekoksiyonu yapılır ve içilir.• Yapraklan müshildir. Kaynar suya daldırılan yaprakların demlendirilmesiyle hazırlanan infüzyonu içilir.• Çiçekleri göğsü yumuşatır ve öksürüğü geçirir. Bunun için ağacın çiçekleri kaynar suya daldırılıp demlendirilerek yapılan infüzyonu içilir.Kiraz ağacının tıbbi bakımından en etkili ve önemli bölümü meyve saplarıdır. Kirazın ve hatta vişnenin (Cerasus vulgaris) meyveleri yenilirken sapları atılmayıp gölge ve havadar bir yerde kurutulursa aşağıdaki tıbbi etkileri taşıyan doğal bir ilaç elde edilir:• Kiraz ya da vişnenin meyve sapları idrar söktürücüdür.• Böbrekleri ve idrar yollarını temizler.• İçerdiği bazı mineraller nedeniyle bedenin su dengesini düzenler.• Kabızlığı giderir.• Bedeni güçlendirici toniktir.Bu etkileri sağlamak için 2-3 tatlı kaşığı kurumuş kiraz ya da vişne sapı alınıp 1 bardak suya konularak kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10-15 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir.

KETEN



Latince Adı: Linum
Familya:
Diğer İsimleri: Bezir, Zeyrek
Genel özellikleri:
Ketengiller familyasının örnek bitkileridir. Anayurdu Akdeniz havzasıdır. 100 kadar keten türü olup bu türlerden bazısı ülkemizde yetişmektedir. Bunlardan Yabani ketenin (L. angustifolium) kültüre alınmasıyla elde edilen Keten bitkisi (L. usitatissimum) konumuzla en çok ilgili olan türdür. 30-100 cm. boylanabilen biryıllık bir tarım bitkisidir. Bitkinin tepesine doğru dallara ayrılan yeşil renkli gövdesi: almaşık dizili, ucu sivri ve uzunca biçimli yalın yaprakları: yaz boyunca açan gök mavisi renginde 5 taçyapraklı, süs çiçeği gibi güzel görünüşlü çiçekleri vardır. Olgunlaşan çiçekleri, bir ucu sivri, yuvarlak biçimli, her biri 2 tohum taşıyan 5 gözlü kahverengi meyvelere dönüşür. Kireçli topraklan ve ılıman iklimi seven keten bitkisi, tohumlarıyla üretilir.Keten bitkisinin tohumlarında linoeik, linolenik ve oleik asitleri içeren % 30-40 oranında sabit yağ: yapışkan bitki sıvısı, protein ve promarin adı verilen glikozit bulunur. Bitkinin tohumlarından elde edilen ve boyacılık, muşamba yapımı, kimi zaman da besin endüstrilerinde sıkça kullanılan bu yağa bezir ya da beziryağı denilir. Bitkinin tohumları ezilip yağı alındıktan sonra kalan küspesi değerli bir hayvan yemi olur. Ketenin gövdesinden elde edilen lifler de, makbul sayılan keten ipliği yapılmak üzere dokumacılıkta kullanılır.
Etki ve Kullanım: Eski Mısırlılar döneminden beri bedene yararlı özellikleri bilinen ve kullanılan ketenin tıbbi etkileri:• Pekliği giderici müshildir. Veterinerlikte de bu amaçla sıkça kullanılır.• Sindirim sisteminde, mide ve bağırsaklardaki enfeksiyon ve tahrişlere karşı koruyucu etkileri vardır.• Karaciğer ve safra kesesinin ani sancılanmalarına karşı yararlı etkileri görülür.• Yatıştırıcıdır.Bu etkileri sağlamak üzere sonbahar başlarında iyice olgunluğa erişen tohumlan toplanır ya dapiyasadan sağlanan bu tohumlardan 2-3 tatlı kaşığı alınıp üzerine bir bardak kaynar su dökülür. 10-15 dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyondan, günde iki kez sabah ve akşamları birer bardak içilir. Alımında zorluk çekilirse meyve suyuyla karıştırılıp içilebilir.• Keten tohumları ayrıca çıbanların olgunlaştırılmasında: yara ve yanıkların iyileştirilmesinde yararlı olur.• Şirpençe, zona ve sedef hastalıklarında rahatlatıcı ve iyileştirici etkileri görülür.• Cildi yumuşatıcı ve ciltteki ağrıları kesici işlev yapar.• Akciğer enfeksiyonları, özellikle nezle sonrası ortaya çıkan bronşit ve öksürükte yararlı etkileri vardır.Bu etkileri sağlamak için olgun keten tohumları ezilerek sıcak suya konulup 2-3 dakika süreyle kaynatılır. Suyu süzülüp bir tülbenteya da gazlı beze serilen tohumlar şikayetli yerlerin üzerine ya da akciğerle ilgili rahatsızlıklarda göğsün üzerine konularak bastırılır.

KEREVİZ


Latince Adı: Apium graveolens
Familya:
Diğer İsimleri:
Genel özellikleri:
Maydanozgiller familyasındandır. Avrupa, Akdeniz havzası ile Kafkasyada yetişen yabani kerevizlerin ayıklanma ve ıslahı ile elde edilmiş ikiyıllık, çok kokulu, otsu tarım bitkisidir. Ülkemizde bolca yetiştirilmekte olan kereviz, 30-100 cm. boylanabilir. Yumrukökleri şişkin, etli ve lifli: 2-5 yaprakçıktan oluşan yapraklan çok parçalı ve yaprak sapı olukludur. Bitkinin kökü gelişkin olanlarına kök kereviz, sapı gelişkin olanlara ise sap ya da yaprak kereviz denir. Kereviz bitkisi birinci yılında yalnızca kök ve yapraklarını geliştirir, ikinci yılında sapı sürerek beyaz ya da sarımsı renkte çiçeklerini açar ve tohum verir. Tohumları 1,5-2 mm. uzunlukta, esmer renkli ve özel kokulu olur. Güneşli, sert rüzgarlardan korunmalı yerleri: nemli, suyu iyi akıntılı ve bitek toprakları seven kereviz bitkisi, tohumlarıyla çoğaltılır. Ancak, fide halindeyken yeri değiştirilerek şaşırtma yapılmalıdır.Vitaminler, mineral tuzlar ve diğer besleyici maddeler yönünden zengin bir bitki olan kerevizin, kök ve yaprakları makbul bir sebze olarak bolca tüketilir. Körpe yaprakları kurutulup ezilerek bazı yemeklere çeşni vermesi için katılır, içerdiği minerallerden başka, % 2-3 oranında apiol adlı uçucu yağı içeren tohumları, öğütülüp kereviz tuzu olarak bazı yiyeceklere katılır. Tuzsuz rejimlerde sofra tuzu yerine kullanılır.
Etki ve Kullanım: Özellikle aşağıdaki bedene yararlı etkilerinden ilk ikisi Antik çağlardan beri bilinen kerevizin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:• Uyarıcıdır.• İdrar söktürücüdür.• Kanı temizler.• İçerdiği apiol adlı madde nedeniyle idrar yollarını da temizler.• Gaz söktürücüdür.• İştahı açar, sindirimi kolaylaştırır.• Sinirleri yatıştırır.• Bedeni güçlendirici toniktir.• Romatizma, artrid ve gut tedavisinde olumlu etkileri vardır.• Eskiden beri afrodizyak etkisi olduğu varsayılmaktadır.Bütün bu etkilerinden yararlanılmak üzere, 1 bardak kaynar suya, piyasadan satın alınan, sonbaharda toplanmış olgun kereviz tohumlarından o anda ezilmiş 1-2 tatlı kasığı atılır ve 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir.

İNCİR


Latince Adı: Ficus carica
Familya: Moraceae
Diğer İsimleri:
Genel özellikleri:
İncir anavatanı doğu Akdeniz ve güneybatı Asya (Türkiye'den Afganistan'a kadar) olan, ağaç ya da ağaççık nitelikli bir bitki türü ve bu türün meyvesidir. İncirin Dünya'daki en büyük üreticisi Türkiye'dir. Başlıca ihracat ürünlerimizdendir. Ege bölgesinde tarımda ön planda yer alır. Türkiye'de en fazla Aydın ve İzmir yöresinde yetiştirilir. Meyvelerinin besin değeri yüksektir. Meyvaların bileşimini %30-40 şeker, A,B,C vitaminleri oluşturmaktadır. Çok lifli bir besin olan incir sodyum, potasyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum ve demir mineralleri açısından oldukça zengindir. Özellikle kuru incirde omega-3 ve omega-6 yağ asitleri ve protein bulunur.
Etki ve Kullanım: Meyvalarından hazırlanan infusyon özellikle çocuklarda kullanılabilen bir müshildir. Yapraklarındaki süt, "incir sütü" olarak bilinir ve halk arasında siğillere karşı kullanılır. Türün taze yaprakları ise, lapa halinde yaralara karşı tedavide halk ilacı olarak kullanılagelmiştir.
İçerdiği yüksek lif oranı sayesinde sindirimi hızlandırır ve kolaylaştırır. Bağırsakları yumuşatır. Kabızlığı giderir. Vücuda kuvvet ve enerji verir. Bedensel ve zihinsel yorgunluğu giderir. Halsizliğe ve unutkanlığa iyi gelir. Öksürük ve boğaz ağrılarına iyi gelir. Nezle ve bronşite faydalıdır. Özellikle Kuru incir balgam söktürür. İncir, kandaki kolesterol oranını düşürerek kalp ve damar hastalıklarına karşı vücudu korur. Kansere karşı da koruyucudur. Basura iyi gelir. Bakteri ve virüslerin çoğalmasını önleyerek hastalıklara karşı direnci arttırır.
İncirin meyvesi yaş ve kurutularak yenebilir, reçeli ve kompostosu yapılır

FINDIK


Latince Adı: Coryllus
Familya:
Diğer İsimleri:
Genel özellikleri:
Huşgiller familyasındandır. Anayurdu ülkemizin Kuzeydoğu bölgesidir. Antik dönemde, Pontos denilen Doğu Karadeniz dağlarından, Yunanistana götürülmüş, oradan Avrupaya yayılmıştır. Fındık 17 değişik türü olan: kışın yapraklarını döken: çalı, ağaççık ve bazen ağaç şeklinde görülen bir bitkidir. Günümüzde fındık üretimi Yabani fındık (C. avellana), Badem fındık (C. maxina) ve Tombul fındık (C. pontica) türlerinin melezlendirilmesiyle yapılmaktadır. Orta boy fındık ağacı 3-6 m. yükseklikte olur. Yapraklan yuvarlakça, oval ya da kalp biçiminde ve kenarları ince dişlidir. Fındık türleri kışın çiçek açar. Erkek ve dişi çiçekleri ayrı ayrı ve değişik biçimde olur. Döllenen dişi çiçekleri kadehçik oluşturur ve meyve bunun içinde gelişir. Fındık bitkisi Kuzey Yarıkürenin 30-40 enlemleri arasında kışın belli bir üşüme devresiyle, (yani, bazı bitkilerin doğası gereği yaşanan soğuk günleri geçirerek) yaşanan ılıman iklimli yerleri: kumlu-killi gübrece zengin toprakları sever. Tohumuyla ya da çelikleriyle üretilir.Fındığın sert kabuklu meyvesinin içinde bulunan tohumu (fındık içi) yağ, karbonhidrat ve protein yönünden zengin iken, kolestrol düzeyi sıfırdır. Başta potasyum olmak üzere fosfor, kalsiyum, magnezyum gibi mineralleri yüksek oranda: ayrıca demir, çinko ve düşük oranda sodyumu içerir. Fındık tohumu Bl, B2, B3, folik asit ve E Vitaminleri yönünden de zengin olan, pek değerli bir besindir. Ayrıca fındıkta % 60-70 gibi yüksek oranda linoleik ve oleik asitleri içeren yağ (fındıkyağı) bulunur. Fındık çiğ ve kavrularak çerez şeklinde yendiği gibi çikolata, pasta, tatlı ve şekerleme sektörlerinde sıkça kullanılır. Fındıkyağı da besin, parfümeri ve sabun endüstrilerinde kullanılmaktadır.
Etki ve Kullanım: Özellikle bedene yapıcı, koruyucu ve destekleyici nitelikte yararlar sağlayan fındığın tıbbi etkileri ve bunlardan faydalanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:• İçerdiği kalsiyumla, kemiklerin ve dişlerin yapısını güçlendirir, sağlıklı kalmasını destekler.• B grubu vitaminleriyle kan yapımını destekler. Alyuvarların parçalanmasını önler ve böylece kansızlığa karşı koruyucu işlev yapar.• B grubu vitaminleriyle çocukların beslenmesinde yararlı olur.• İçerdiği E vitaminiyle kalbin ve kasların sağlığında etkilidir. E vitamini, hücre yıkılmalarını da önler.• İçerdiği çinko, bedenin büyümesinde ve cinsellik hormonlarının üretilmesinde rol oynar.• İçerdiği yağ, beden ısısının korunmasını ve yağda eriyen vitaminlerin bedenin en uzak köşelerine kadar taşınmasını sağlar. Kanda kolestrol düzeyinin yükselmesini önler.• Fındık, içerdiği tüm maddelerle bedensel ve zihinsel yorgunlukları giderir. Bedene güç katar. Hastaların iyileşme dönemini kısaltır. Gebe kadınlara da yararlı olur.• Ve son olarak fındığın cinsel gücü artıran (afrodizyak) etkileri olduğu ileri sürülmektedir.İşte bu yaşamsal değerde etkileri bulunan fındık için herhangi bir ilaç şeklinde kullanım reçetesi vermiyoruz. Yalnızca günlük beslenme rejimimize fındığı katmak, fındık içini yemek ya da fındıkla üretilmiş besinleri tüketmek bize bu yararlan sağlayacaktır.UYARI• Yağ oranı yüksek olduğu için yüksek tansiyonu olanlar ya da damar sertliği illeti çekenler fındığı az tüketmelidir.

FESLEĞEN


Latince Adı: Ocimum basilicum
Familya:
Diğer İsimleri: Feslikan, Irıkan, Peslan, Reyhan
Genel özellikleri:
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu Güney Asyadır. Ancak, Akdeniz havzası ülkeleri ile Türkiyede Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde sıkça yetiştirilmektedir. 10-40 cm. boylanabilen, biryıllık duyarlı otsu bitkidir. Kare kesitli, boydan boya kabarık çizgili ve yeşil renkli gövdesi, bitki tabanına inildikçe kırmızılaşır. Oval biçimli yaprakları kenarları dişli, sivri uçlu ve koyu yeşil renkli olur. Yaz sonunda açan çiçekleri beyaz: pembe ya da sarımsı beyaz renklidir. Küçük tohumlan koyu kahverengi ve gözyaşı biçimlidir. Bitki, tohumuyla çoğalır.Çok kokulu bir bitki olan fesleğen, bileşimi estragol, linelol, sineol ve pinen adı verilen maddelerden oluşan ve uçucu bir yağ olan fesleğen esansını içerir. Bu nedenle koku ve çeşni vermesi için yemeklere pişerken son anda katılır. Ayrıca sirke yapımında ve salatalarda kullanılır.
Etki ve Kullanım: Fesleğenin tıbbi etkileri:
• Sindirimi kolaylaştırır. Mideyi yatıştırır.
• Balgam, gaz ve idrar söktürücüdür.• Uyarıcı ve spazm çözücüdür.• Baş ağrısını giderir.Bu etkileri sağlamak üzere kurutulduğunda çenelde tıbbi niteliklerini ve kokusunu yitirdiğinden fesleğenin taze yaprakları ile infüzyon hazırlanır. 25-30 gram taze fesleğen yaprağı ılınıp üzerine dört bardak kaynar su dökülerek ve 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde iki-üç bardak olarak alınabilir.• Fesleğen ayrıca öksürüğü keser.• Sinirleri güçlendirici etki yapar.Bu etkilerinin sağlanması için de, fesleğen tohumlarının kaynar su içinde 15-20 dakika süreyle demlendirilmesiyle hazırlanan infüzyon günde iki kez alınabilir.• Bitki, bedeni güçlendiren tonik etkisi de yapar.Bu etkinin sağlanması için taze fesleğen yaprakları şarap içinde birkaç saat bekletildikten sonra bu şaraptan içilir.

EKİNEZYA

Latince Adı: Echinacea purpurea
Familya: Asteraceae
Diğer İsimleri: Ekinazya
Genel özellikleri:
Ekinezya (Echinacea purpurea(L.) Moench), Asteraceae familyasından soğuk algınlığı, grip, enfeksiyon, zayıf bağışıklık sistemi ve kanserden korunma gibi durumlarda dünyanın en önemli şifalı bitkilerinden olup; kuru toprak ve ovalar ile seyrek ormanlık arazilerde doğal olarak yetişen çok yıllık bir bitkidir. Kızılderililer bitkinin kökünü ve yapraklarını her tür yaranın tedavisinde, enfeksiyon ve iltihaplanmalarda, zehirli böcek ve yılan sokmasına, boğaz ve diş ağrısına, kabakulak, çiçek hastalığı ve kızamığa karşı başarıyla kullanıyorlardı. Bitki Amerika'ya yerleşen ilk göçmenler tarafından da enfeksiyonlara karşı sık olarak kullanılmıştır. Bu özel tedavi biçimleri bilimsel araştırmalara konu oldu ve 1950'den beri yapılan araştırmalara göre, bitkide bakteri, mikrop ve virüslere karşı oldukça etkili olan maddeler bulundu. Bu maddeler başlıca; echinacoside, poli-sakkaritler (polysaccharides), poli-asetilenler (polyacetylenes), gliko-proteinler (glycoproteins), kafeik asit türevleri (Cichoric Acid), tri-glikosid (triglycoside), betain, seskiterenler (sesguiterpenes), karyofilen (caryophylene) dir. Bitki bu maddelere ek olarak bakır ve demir mineralleri ile tanenler, protein, yağ asitleri ve A, C ve E vitamini içermektedir.
Etki ve Kullanım: İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar;
Ekinezya'nın akyuvarların (Beyaz kan hücreleri - Lökosit) sayısını yükselttiği, ve enfeksiyon bölgesine hareketlerini (göçünü) hızlandırdığı ve böylece bakteri, virüs ve diğer yabancı mikro-organizmaların yok edilmesine yardımcı olduğunu göstermiştir.
Gargara gibi kullanıldığında ağız yaralarını iyileştiriyor
Bakteri ve mantar enfeksiyonlarına karşı direnci artırıyor,
Üst solunum yolları enfeksiyonlarını tedavi ediyor,
Romatizma ve artrit vakalarında uygulanan tedaviye destek veriyor,
Hastalığa neden olan mikro organizmaların insan vücudunda çoğalmasını zorlaştırıyor,
Alerjik reaksiyonları önlüyor,
Böcek ısırıkları, irinli yara, sedef, akne (sivilce) ve egzema gibi cilt rahatsızlıklarında fayda sağlamaktadır,
Bitkinin anti-inflamatuar etkisi ise; artrit (mafsal iltihabı) ve lenfatik şişkinlik (Lenfödem) durumlarında faydalı olabilir,
İnterferon üretimine de yardımcı olmaktadır. İnterferonlar günümüzde özellikle kanser tedavisinde dikkatleri yeniden üzerine çeken, glilko-protein yapısında bir madde olup; virüsle karşılaşan her türlü canlı tarafından hazırlanabilirler,
Uygulanan kanser tedavilerinde hastanın bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve yaşam standardının yükseltilmesi için Ekinezya preparatları kullanılabilmektedir. Bu preparatları kemoterapi ile eşzamanlı kullanmış olan kanser hastalarının tedavi süreleri kısalabilmekte ve hasta tedavi süresince, Ekinezya kullanmayan hastalara göre kendini daha güçlü hissedebilmektedir.

DULAVRATOTU

Latince Adı: Arctium tomentosum (Syn: Lappa tomentosa)
Familya: Compositae
Diğer İsimleri: Dulavrat otu, Dulkarıgömleği, Hanımyaması, Uluavratotu, Pıtrak, Pardana
Genel özellikleri:
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen, ülkemizde Doğu ve Kuzey Anadolu bölgelerindeki kırsal kesimde ve yol kenarlarında yetişen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Gölgelik ve nemli yerleri seven dulavratotu 30-60 cm. boylanabilir. Dallara ayrılan dik bir gövdesi: iri yaprakları: yaz aylarında açan parlak morumsu ya da kırmızı çiçekleri vardır. Yapraklarının altı tüylü, damarlı ve beyaz renklidir. Çiçek yakınındaki yaprakları daha küçük olur. Çiçek bürgülerinin üzerindeki çengeller, kırda dolaşan hayvanların postuna takılır. Böylece bitkinin tohumu çevreye dağılır. Bitki, bu tohumlarıyla çoğalır. Dulavratotunun rizomu (kökgövdesi) ve yaprakları inülin, uçucu yağ, tanen, acı glikozitler, mikrop kırıcı bazı maddeler ile alkaloitleri içerir. Bitkinin yaprakları, Doğu Anadolu bölgemizde sebze olarak yenir.
Etki ve Kullanım: Romalılar döneminden beri sağlığa yararlı etkileri bilinen dulavratotunun bu tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöyl sıralanabilir:
• İdrar söktürücüdür.
• Hafif müshil etkisi vardır.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
• Kanı temizler.
• Terleticidir.
• Gut hastalığına karşı olumlu etkisi görülür.
• Sindirim ve safra salgılarını artırarak sindirimi kolaylaştırır, iştahı açar.
Sayılan bu etkileri sağlamak üzere sonbaharda toprağı kazılıp çıkarılan kökü temizlenir. Dilimlenerek özenle kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş kökü 1 bardak suda kaynama noktasına getirilip ateş kısılır, ısıtma 10-15 dakika daha sürdürülerek hazırlanan dekoksiyöndan günde üç kez birer bardak içilir.
• Dulavratotu aynca deri sorunlarının tedavisinde etkili olur. Yağlı ve akneli ciltlere iyi gelir. Saçlardaki kepeği keser. Derideki yara ve ülserlerin iyileşmesini hızlandırır. Egzama ve sedef hastalıklarına karşı iyileştirici etkiler yapar.
Bu tür deri sorunlarına karşı olumlu etkilerini sağlamak üzere, bitkinin yapraklanyla yara lapası hazırlanır. Şikayet edilen yerlere lapa dıştan uygulanır. Ancak sedef hastalığı ve egzamada tedaviye iyileşme belirtileri görülene değin, uzun süre devam edilmelidir.
• Dulavratotu romatizma ağrılarına karşı da etkili olur.
Bu olumlu etkiyi sağlamak için, bitkinin körpe ve iri yapraklarının tüylü alt tarafı ağrılı yere konulup bezle sarılarak, gece boyu kaymadan orada kalması temin edilir. Bu uygulama o günkü ağrıların geçirilmesinde etkili olur. Kalıcı tedavi için yukarıda hazırlanan yara lapası bir tülbentin içine yayılarak romatizma ağrılı yere sarılmalı, tedaviye uzun süre devam edilmelidir
.

CİVANPERÇEMİ


Latince Adı: Achillea millefolium
Familya: Compositae
Diğer İsimleri: akbaşlı, barsamaotu, marsamaotu, binbiryaprak, kandilçiçeği, adi merkep ketesi, kandilçiçeği
Genel özellikleri:
Bilimsel adı: Heros'a göre bitkiyi ilk kez Achilles kullanıldığı için Achillea adı verilmiştir. Mille = bin ve folium = yaprak anlamına gelmekte olup yapraklarının görünümünden kaynaklanmaktadır. Anavatanı: Bitki tüm Avrupa'da kuzey kutbuna dek ve Anadolu'da yaygın olarak yetişir. Ayrıca Amerika'da da yetiştirilmiştir. Bitkinin birçok akrabası olup tüm dünyaya yayılmıştır. Tümü yaklaşık özdeş amaçlarla kullanılır. Tarihçesi: Hippokrates civanperçemine yer vermekte ise de, bunun günümüzdeki civanperçemi ile özdeş olup olmadığı anlaşılamamıştır. Günümüzde civanperçemi adı altında tanıdığımız bitkiyi (yaralara, fistüle, karşı) ilk Dioskorides kullanmaktadır. Tarihte yapraklarının çorba ve salata olarak da kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca kuzey ülkelerinde içindeki acı madde nedeniyle şerbetçiotu yerine bira yapımında kullanılmıştır. Hindistan'da da faydalı bitki olarak önemli bir yer almakta, çok eskiden beri tanınmaktadır. Halkın ve tıbbın günümüzde uyguladığı yak!, tüm hastalıklara karşı da kullanılmıştır. Bitki özellikle 16.yy'da Avrupa'da büyük bir değer kazanmıştır. İç ve dış kanamalara, karın ağrılarına, sürgüne,... karşı kullanılmıştır. Civanperçemine günümüzde ve eskiden yazılmış birçok kitapta yer verilmektedir. Ma-daus'a göre hemoroide karşı çok eskiden beri kullanılan güçlü bir ilaçtır. Ayrıca, özellikle akciğer, kalınbağırsak, dölyatağı, sidiktorbası, burun, hemoroidter ve tüm organlarda görülen açık kırmızı renkli kanamalara karşı çok değerli olduğu da tanıtlanmıştır. İnançtaki yeri: Avrupa'nın birçok yerinde kötü etkilere karşı koruyucu olarak keskin kokulu bitkiler yanı sıra yer almıştır. Tıbbi nitelikleri: Antiseptik, gaz söktürücü, gergin-leştirici (büzücü), güçlendirici, sidik söktürücü, kan dindirici, kramp çözücü, iç ve dış kanamaları dindiri-ci, menstrüasyon ayarlayıcı. Kullanıldığı yerler: Akne, banyo, selülit, deri, hemo-roid, menstrüasyon, saç, varis, sürgün, dizanteri, iştah açıcı, uyuz, yara. Birçok kitapta ve Avrupa'da halk arasında bitki şeker hastalığına karşı da kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalar içinde bu hastalığa karşı etken bir drog olmadığını göstermiştir. (Medizin Heute ağustos 1983). Botanik: Ülkemizin her yöresinde yetişmekle birlikte özellikle Kuzey ve Doğu Anadolu'da yaygın olarak görülür. Çayırlarda, yol, tarla kenarlarında yetişir. Fakir, zengin her türlü toprakta yetişen bitki yetingen, sıcağa, soğuğa da dayanıklıdır. Boyu 1m ye ulaşan civanperçemi ile yakl. 2000 m yüksekliğe dek karşılaşılır. Çok yıllık ve otsudur. Baharda açık kahverengi kökünden önce rozet biçimli yapraklar sonra yuvarlak, içleri özlü, dayanıklı dikine uzayan saplar çıkar, üstleri yetiştikleri yüksekliğe göre, az veya çok kıllıdır. Yapraklar tüy görünümlü, parçalı, yün gibi, tüylüdür, sapların çatallaştığı yerlerden çıkar. Çiçekler çoğunlukla beyaz veya pembe renklidir, mayıstan ekime dek açar, toplu olarak şemsiye görünümlüdür. Tohumları uzun ve gümüşi gridir. Nelerinden yararlanılır: Kök dışında tüm bitkiden (Herba Millefolii) ve çiçeklerinden (Flores Milefolii) veya çiçekli bitkiden yararlanılır. Toplanması ve saklanması: Hazirandan eylüle dek 10-15 cm toprağın üzerinden kesilerek toplanır. Küçük bağlamlar yapılarak havadar, gölge yerlerde asılarak çok iyi kurutulur. Kalın saplar ayıklanarak ağzı sıkıca kapanabilen kaplarda saklanır. Bir yıldan çok saklanılmamalıdır. Kokusu, tadı: Kendine özgü bir kokusu vardır. Tadı büzücü, acı ve baharlıdır. Yan etkileri: Genellikle öngörülen ölçülerde kullanıldığı sürece bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur. Birtakım insanda alerji yapabilir. Vücutlarında (spezifik) deri döküntüleri görülebilir. Allerji kokusuna, suyuna, banyosuna, çayına karşı olabileceği gibi, yetiştiği çayırda uzanmak, piknik yapmak veya bitkiye dokunulduğunda da görülebilir.
Etki ve Kullanım: • En etkili terletici şifalı otlardan biridir.• Soğuk algınlığının iyileştirilmesinde kullanılır.• Kılcal damarların genişlemesiyle oluşan yüksek tansiyonu düşürür.• Sindirimi kolaylaştırır.• Sistit enfeksiyonlarında antiseptik etkisi yapar.Bütün bu etkileri sağlamak için bitkinin gövde, yaprak ve çiçekleri yaz boyunca toplanarak gölge ve havadar bir yerde kurutulur, l bardak kaynar suya 1-2 tatlı kaşığı kurutulmuş, olan karışımı konulup 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon günde iki-üç kez birer bardak ve sıcak olarak içilir.• Civanperçemi, aknelerin iyileştirilmesine yardımcı olur.Bunun için yukarıda anlatılan infüzyon yüze uygulanır.• Ayrıca iyi bir yara iyileştiricidir.Bunun için bitkinin yaprakları körpeyken ezilip yara lapası hazırlanır. Bir tülbentin içine konulan lapayla, yaraların üzerine kompres yapılır.• Hemoroitte de iyileştirici ve rahatlatıcıdır.Bunun için civanperçeminin yukarıda anlatılan yara lapası, basur memelerinin üzerine elle uygulanır.
İçten ve dıştan kullanılır.
İlaç olarak hazırlama biçimleri: Çayından, suyundan, tentüründen, banyosundan yararlanılır.
Çay; 1-2 dolu ç.k. üzerine 250 mi kaynar su haşlanır, 10 dak. demi: süzülür. (1 ç.k. yakl. 4,75 gr dır).
Su; taze çiçekli dallan preslenerek elde edilir. Uyg: Taze olarak içilmelidir. Eş oranda suyla karıştırılarak günde 1-2 y.k. alınabilir.
Tentür; iri kıyılmış taze çiçekli dallar, gevşek olarak bir şişeye ağzına kadar doldurulur, üzerine şişe doluncaya dek 38-40° C cin veya benzeri bir içki konur. Ağzı sıkıca kapatılarak güneşte veya sıcak bir yerde 14 gün dinlendirilir, süzülür, ağzı sıkıca kapatılarak saklanır.
Uyg: Günde 20-30 damla alınabilir. (Leclerc).
Merhem; 90 gr tuzsuz tereyağ iyice kızdırılır, içine 15 gr çok ince kıyılmış taze civanperçemi çiçeği, 15gr çok ince kıyılmış ağaç çileği yaprağı karıştırılır, kısa süre karıştırılarak kaynatılır, ateşten alınır, 1 gün dinlendirilir, ısıtılır bir keten bezden preslenir. Kavanozlara konarak buz dolabında saklanır.
Banyo; duruma göre, 50-75 gr çiçekli dallar 1 I suda 10-15 dak. kaynatılır veya 20 dak. 1 I kaynar suda demi. süzülür, banyo suyuna karıştırılır.
Yarım banyo; 100 gr civanperçemi 5 I suda tüm gece dinlendirilir ve ertesi gün kaynama noktasına dek ısıtılarak banyo suyuna karıştırılır.
İçindeki birkaç madde: Acı madde (achillein), %0,1-0,5 arasında uçucu yağ (azulen = papatyada bulunanla özdeştir, yanız oranı daha azdır, şamuze-len, bornoel, pinen, sabinen, kafur, artemsiaketon, sineol,...), tanen, reçine, organik asitler, aikoloidler, flavonoidler, çeşitli mineraller (fosfor, özellikle potasyum}, inulin, asparagin, lastik, albümin, klorofil (klorofilin içinde A vitaminine benzer bir madde), C vitamini,... (İçinde bulunan yüksek orandaki potasyum diğer maddelerle birlikte böbreğin çalışması üzerinde olumlu etki yapar).
Hastalıklara göre hazırlanması: (Reçeteler)
Özellikle düzenli olarak civanperçemi suyu içilmesi kalp kaslarının dejenere olmasını önler (myodenera-tio cordes), kalp koroner arteri hastalığının (angina pectoris) neden olduğu sancıları azaltır, tedavi eder (Flamm). Bu nedenle önleyici olarak belirli bir yaştan sonra düzenli civanperçemi kürleri yapılması önerilmektedir.
M. Treben civanperçeminin kemik iliği üzerinde olumlu etki yaparak kan üretimini artırdığını yazmaktadır. Ayrıca, kemik çürümesi gibi bazı kemik hastalıklarında da yardımcı olduğunu eklemektedir. Bu durumda çayından, suyundan yararlanılır. Taze suyuna öncelik tanınması doğru olur.
Kadınlara sağlıkları için tüm durumlarda aşağıdaki çayı içmeleri önerilmektedir.
(Özellikle menstrüasyon başlangıcı, devamı ve bitiminde, genç kızların ergenlik çağında, yorgunluk, bitkinlik duyanlar, sinirleri gergin olanlar, başı ağrıyanlar,...). Rp. (R. VVilIfort)
Azakeğeri kök 5 gr
Karahindiba kök 10 gr
Papatya çiçek 15 gr
Civanperçemi bitki 20 gr
1 ç.k. karışıma 150 mi. kaynar su haşlanır, 10 dak. demi. süzülür.
Uyg: Gün boyunca sıcak veya ılık olarak 2 ç.f. yudum yudum içilir.
Başka hastalıkların neden olmadığı, belirtisi görülmesine karşılık gelmeyen sancılı menstrüas-yonlar. (Belde veya göğüste sancı).
Rp. 1.
Civanperçemi çiçekli dallar 50 gr
15 gr çiçekli dala 500 mi kaynar su haşlanır, 10 dak, demi. süzülür.
Uyg: Yalnız menstrüasyonun gelmeme durumunda gelmesi gereken tarihten 1 hafta önce başlamak üzere günde 2 ç.f. içilir. Sancılı menstrüasyonlarda bitiminden 1 hafta sonra başlamak üzere günde 2 ç.f. içilir. Her iki durumda da kür uzun süre yapılır. Tedaviye yardımcı olarak hergün veya 2 günde bir civanperçemi banyosu da yapılabilir.
Rp. 2
Papatya çiçek 15 gr
Civanperçemi bitki 35 gr
1,5 ç.k. karışıma 150 mi. kaynar su haşlanır, 10 dak. demi. süzülür.
Uyg: Menstrüasyonun gelmesinden 15 gün önce başlanarak sabah, akşam 1 ç.f. çayı sıcak içilir.
Bel ağrılı, kramplı, sancılı menstrüasyonlar. Rp.
Atkuyruğu yaz sürgünü 25 gr
Beşparmakotu kök 25 gr
Kediotu kök 25 gr
Civanperçemi bitki 25 gr
1-1,5 ç.k. karışıma 1 ç.f. kaynar su haşlanır, 10-15 dak. demi. süzülür.
Uyg: Günde 2 ç.f. sıcak olarak uzun süre yemek saatleri arasında içilir.
Menstrüasyonları dengeleyici.
(Çok uzun süre gelen veya gelmeyen ) Rp. 1.
Beşparmakotu kök 25 gr
Çobançantası bitki 25 gr
Saplı meşe ağaç kabuğu 25 gr
Civanperçemi bitki 25 gr
(Madaus) 1 y.k. karışım 1 ç.f. suda 8-10 dak. kaynatılır, süzülür. Uyg: Günde 1-2 ç.f. yudum yudum içilir.
Rp. 2.
Veya 1,5 ç.k. karışımı 1 s.b. soğuk suda 12-18 saat demi. süzülür. 1,5 ç.k. karışıma 1 s.b. kaynar su haşlanır, 10 dak. demi. süzülür. İki çay karıştırılır. Uyg: Günde 1 -3 ç.f. yudum yudum içilir.
Kadınlarda görülen karın altı kasları kasılmaları (pelipathia vegetativa).
(Bunlar sinirsel olabilir). Rp.
Civanperçemi bitki 50 gr
Lavanta veya oğulotu banyoları eşliğinde civanperçemi kürleri yapılması önerilmektedir. Uyg: Günde 3 ç.f. çayı sıcak olarak yudumlanır.

CEVİZ


Latince Adı: Juglans regia
Familya: Juglandaceae
Diğer İsimleri: Koş, Koz
Genel özellikleri:
Cevizgiller familyasında yer alan Juglans cinsi, kışın yapraklarını döken 20 kadar ağaç türünün ortak adı cevizdir. Bu türlerden ülkemizin hemen hemen her yerinde yetiştirilen ve konumuzu en çok ilgilendiren Adi cevizin (J. regia) anavatanının İran olduğu sanılmaktadır. Bu tür, 20 m. kadar boylanabilen, 150-200 yıl yaşayabilen: yuvarlak tepesi, sık dal ve yapraklarıyla toprağı örten, altında diğer bitkilerin gelişmesini engelleyen ve hatta insan sağlığı için zararlı sayılabilecek kadar koyu gölge veren bir ağaçtır. Gövde kabuğu başlangıçta gümüşi renkte iken, ağaç yaşlandıkça rengi koyulaşır ve çatlar. Yaprakları oval biçimli 5-7 uzun yaprakçıktan oluşur. Yeşil renkli erkek ve dişi çiçekleri aynı ağaç üzerinde bulunur ve genellikle mayıs ayında açarlar. Ağacın ekim ayında olgunlaşan meyvesine ceviz, meyvenin yeşil renkli kabuğuna gövek ya da tetir denir. Ceviz ağacı, tohumuyla çoğalır. Ceviz ağacının yaprakları tanen, uçucu yağ ve acı boyarmadde olan juglonu içerir. Güçlü ve değerli bir besin maddesi olan meyvesi (ya da tohumu) ise doymamış yağlar yönünden zengindir. Ayrıca yüksek oranda protein ile potasyum, fosfor, magnezyum, demir ve kalsiyum gibi elementleri ve özellikle C ile B vitaminlerini içerir. Bu meyve taze ya da kuru olarak yenir. Kurutulmuş cevizin içi tatlı ve pasta yapımında kullanılır. Bazı yerlerde sucuk ve pestilleri yapılıp tüketilir. Ceviz ağacının sert kerestesi mobilyacılık ve kaplamacılıkta pek makbuldür. Gövekleri, doğal boyamacılıkta pamuk, ipek ya da yün ipliklerini kahverengiye boyamakta kullanılır.
Etki ve Kullanım: Cevizin taze ve kurutulmuş yaprağı, göveği, meyvesinin ve meyvesinden çıkarılan yağının (ceviz yağı) tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma şöylece sıralanabilir:
• Peklik vericidir.
• İştah açıcıdır.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
• Kan şekerini düşürür.
• Kanı temizler.
• Kemiklerin zafiyetine karşı etkili olur.
Bu etkileri sağlamak üzere, ceviz ağacı yapraklı iken taze yaprakları ilkbaharda (ya da yazın) toplanıp gölge yerde özenle kurutulur. Işık almamasına ve kararmamasına dikkat edilen kuru yapraklarıyla %2lik bir infüzyon yapılır. Yani l litre (yaklaşık dört bardak) kaynar su, 20 gr. yaprağın üzerine dökülür. 10-15 dakika süreyle demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde iki-üç bardak içilir. Yaprağı yerine sonbaharda ceviz meyvesinin yeşil kabuğu olan gövek de kullanılabilir.
• Deri hastalıklarında ceviz antiseptik olarak kullanılır.
Bunun için aynı infüzyon, şikayetli yerlere dıştan uygulanır.
• Şeker hastalarına bedenleri güçlensin diye günde 3 adet ceviz yemeleri öğütlenir.
• Ceviz yağı müshil ve safra artırıcı etkiler taşır. Bunun için, bu yağa biraz su katılarak içilmesi gerekir.
UYARI
• Ceviz pek besleyici bir meyve olduğundan aşırı miktarda yenmemelidir.

BİBERLER


Latince Adı: Capsicum
Familya:
Diğer İsimleri: Filfil, Isıot
Genel özellikleri:
Patlıcangiller familyasındandır. Anayurdu Amerika kıtası olan biberin tohumları 1493te İspanyaya getirilmiş ve oradan tüm dünyaya yayılarak 700 kadar türü üretilmiştir. Ülkemizde de dolmalık, sivri, çarliston, süs ve domates biberi gibi türleri yetiştirilmektedir. Biber genelde 30-100 cm. kadar boylanabilen, tatlı ya da acı meyve veren bir ya da bazen ikiyıllık otsu bitkidir. Ancak bazı yerlerde çalımsı ve hatta tropik bölgelerde ağaççık haline gelen biberlere rastlanır. Biberin oval biçimli, rengi açık yeşilden koyu yeşile ve hatta mora kadar değişen yaprakları, yaprak koltuklarında yaz aylarında açan beyaz renkli küçük çiçekleri olur. Bitkinin meyvesi renk, biçim ve tat bakımından büyük çeşitlilik gösterir. Olgunlaşan meyve sararır ve daha sonra kırmızı renge döner. Meyvenin etli kabuğu tohumlarını taşıyan eksen bölgesinden bir boşlukla ayrılır. Biberin kirli beyaz renkli tohumları disk biçimindedir. Bol güneşli, iklimi ılıman olan yerleri ve bitek toprağı seven biber türleri, tohumuyla çoğalır.Bütün türlerinin meyvesi C vitamini bakımından zengin olan biber, bazı alkaloitleri de içerir. Acı biber türlerindeki bu alkaloit kapsaisin adlı maddedir. Biberler genellikle sebze olarak tüketilir. Salatalara ve kimi yemeklere katılır. Turşusu yapılır. Baharat olarak kullanılır. Domates biberinin salçası yapılır. Biber, ülkemiz mutfağının vazgeçilmez besin türlerinden biridir.
Etki ve Kullanım: Biber türlerinin sağlığa yararlı etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:• Romatizma ve eklem ağrılarına karşı iyileştirici olarak kullanılır.Bu etkinin sağlanabilmesi için biberin meyvesi ezilerek yara lapası yapılır ve dıştan uygulanır.• Biber mideyi uyarır, sindirim salgılarını artırır, iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.• İdrarı artırır.• Uyarıcıdır.Bütün bunlar için taze, kurutulmuş ya da turşusu yapılmış biberler bolca yenir.• Soğuk algınlığının ilk belirtisi görüldüğünde biber alınırsa iyileştirici olur.Bu etkisinden yararlanılmak üzere iyice kıyılmış 2,5 tatlı kaşığı taze biberin üzerine l bardak kaynar su ya da süt dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyon sıcakken içilir.UYARI• Aşırı miktarda tüketilen acı biber, mide ve bağırsakların tahrişine yol açabilir ve hatta böbreklerle karaciğerin rahatsızlanmasına neden olabilir

AYVANIN FAYDALARI

Uzmanlar özellikle şu 7 rahatsızlık ayvayı için öneriyor; Kalp, akciğer, boğaz, mide, göz, bağırsak ve ağız rahatsızlıkları... Ama sadece bunlar değil, cinsel gücü artırıyor, ağız yaraları ve kokusunu önlemede birebir, ishale derman, cildi gençleştiriyor ve dudak çatlamalarına çare oluyor... Ayva protein, şeker, organik asit, A, B2 ve C vitamini ve demir, bakır, potasyum gibi mineraller açısından çok zengin... Tohumları ise yağ ve protein içermekte.İŞTE AYVANIN FAYDALARI-Ayva, çocuklarda sağlığı korur, büyüme ve gelişmeyi hızlandırır. -Birçok hastalığa şifa olan ayva, kalp, akciğer, boğaz, mide, göz, bağırsak ve ağız rahatsızlıklarının tedavisinde faydalı. -Her yaşta sinir sistemini güçlendirir-Mide ve bağırsakları zararlı mikroplardan koruyarak hazımsızlık gibi sorunları önler. -Cildi ve tırnakları zinde, parlak ve daha sağlıklı hale getirir. -Grip ve nezle de iyileşmeyi hızlandırır. -Ayva ya da ayva suyu ishalin geçmesi için de çok faydalı. Meyvesi veya meyvesinden hazırlanan şurup ve komposto ishale iyi gelmekte. -Vücudun gücünü artırarak, zinde tutmaya yardımcı olarak yorgunluk ve bitkinlikten korur. -Ağız kokusunu önler. -İçerdiği vitamin ve minarelerle kalp ve damar hastalıklarından koruduğu, varisi önlediği ve varis tedavisine yardımcı olur. -Cinsel gücü artırdığı bildirilmektedir. -Kandaki kötü kolesterolü düşürerek damar sertliğinden korur. -Ayva hoşafı ağızdaki yaraların iyileşmesini hızlandırır. -Tereyağında pişirilen ayva, balgamı söker, kronik öksürüğe, solunum sistemi hastalıklarına ve bronşite iyi gelir. -Ayva çiçeği kaynatılıp içildiğinde annelerin sütünü artırır, kalbi güçlendirir ve baş ağrısına iyi gelir. -Ayva kabuklarının kaynatılıp içilmesi, idrar yolu iltihaplarında iyileşmeyi hızlandırır. -Ağızdaki yaralar, boğazdaki şişlik ve ağrı için ayvanın kendisi ya da yapraklarının kaynatılıp suyu ile gargara yapılması mucize etkiler yapıyor. -Dudak çatlamalarını önlemek ya da iyileştirmek içinde ayva çekirdeklerinin kaynatılıp dudakların bu suyla yıkanması öneriliyor. -Ayva yaprakları çay gibi demlenip içildiğinde sakinleştiriyor ve uykusuzluğa iyi geliyor. -Şeker içeriğinin düşük olması nedeniyle şeker hastaları tarafından da rahatlıkla tüketilebiliyor.

AYRIK OTU


Latince Adı: Agropyrum repens (Syn: Triticum repens, Elymus repens, Agropyron repens)
Familya: Gramineae
Diğer İsimleri: Ayrıkotu
Genel özellikleri:
Buğdaygiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen, dünyanın bütün soğuk ve ılıman iklimli bölgelerinde, ayrıca tropikal ve astropikal iklim bölgelerinin yüksek kesimlerinde yetişen 125 kadar türün ortak adı ayrıkotudur. Ülkemizde de 20 kadar ayrıkotu türü yetişmektedir. Bu türlerden bazıları tarıma çok zararlı iken, kimi türleri de hayvan yemi ya da çim bitkisi olarak özellikle yetiştirilmektedir. Ayrıkotu türlerinden konumuzla en çok ilgili olan Tarla ayrığı (A.repens) da tarıma zararlıdır. Çünkü, kendi haline bırakılırsa kısa zamanda tarlaları kaplar. Kısaca ayrıkotu diyeceğimiz bu bitki 30 -150 cm. boylanabilen, rizom köklü (kök gövdeli), çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Tarlalardan başka, yol kenarları ve bahçelerde de çok görülür. Yeşil gövdesi silindirik biçimli ve boğumlu, yapraklan yeşil ve düzdür. Mayıs-temmuz ayları arasında küçük başaklar halinde açan çiçekleri yeşil renkli ve pek gösterişsizdir. Bitki, bu çiçeklerinden oluşan tohumlarının dökülmesiyle, özellikle rizomlarının sürgün vermesiyle ya da toprağa değen yerde, gövdelerinin yeniden kök atmasıyla çoğalır.
Etki ve Kullanım: Tarla ayrığı rizomları polisakkarit bir madde olan tritisin ile uçucu yağ, yapışkan bitki sıvısı, potasyum, salisilik asit, saponin ve mikrop kırıcı bazı maddeleri içerir.• İdrar yolları enfeksiyonlarının iyileştirilmesinde, sistit (mesane iltihabı) ve prostatitte (prostat iltihabı) etkili olur.• İdrar söktürücüdür.• Kanı ve bedendeki toksik maddeleri temizler.• Böbrek ve mesane taşlarının atılmasına yardımcı olur.• Bedeni güçlendirici bir toniktir.Bu etkileri sağlamak üzere, tarla ayrığının rizomlan ilkbahar mevsiminde ya da sonbaharın başlarında toprağı kazılarak sökülür. Yıkanarak iyice temizlenir. Gölgede ya da güneşte kurutulur. Kurutulmuş rizomdan 2 tatlı kaşığı alınır, l bardak suyla kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir. Ancak, tadı çok kötü olduğundan bal, limon ya da naneyle tatlandırılır.• Tarla ayrığı ayrıca egzama ve cilt hastalıklarının iyileştirilmesinde etkili olur.• Romatizma ağrılarını hafifletir.Bu etkilerinden yararlanmak için, yukarıda tarifi verilen dekoksiyon, şikayet edilen yerlere dıştan uygulanır.

AVOKADO

Avokado, kabuğu yeşil, yenen kısımları beyaz, iri çekirdekli bir meyvedir. Avokadonun anavatanı Meksika ve Guetamala olmakla birlikte günümüzde ülkemizin güney sahillerinde de üretiliyor.Avokado, tam olgunluğa toplandıktan sonra erişir. Lezzetini anlamak için olgunlaşmasını beklemek gerekiyor. Bunun için hemen tüketmek üzere satın alıyorsanız, bilinenin aksine yumuşak olanı seçmeniz daha iyi. Seçerken aynı zamanda derisinin parlak ve kaygan olmasına, salladığınızda çekirdeğin sesinin gelmesine dikkat edin. Ama eğer birkaç gün sonra tüketecekseniz, sert olanı tercih etmeniz daha iyi olacaktır. Gazete kağıdına sarılan avokadolar birkaç gün içinde yenecek olgunluğa ulaşırlar. Avokadoyu oda ısısında bekletmek gerekir. Buzdolabına koymanız, soğuktan hiç hoşlanmayan bu meyvelere iyi gelmez. Meyve olmasına rağmen, daha çok sebze gibi kullanılır. Limon suyu ile iyi uyum sağlar. Baharatla pişirilen yemeklerle, acılı soslarla kullanılabilir. Giriş yemekleri ve salatalarda da bolca kullanılan avokado, nötr tadıyla çok farklı yerlerde karşımıza çıkar. Bir omletin içine, çorbalara, peynirli makarna soslarına katılabildiği gibi, tatlı olarak hazırlanan, çilekli puding ve sorbelerde de kullanılabilir. 100 gramında yaklaşık olarak 180 kalori vardır. Aynı zamanda diğer meyvelere oranla yüksek potasyum ve C vitamini içerir. Bu kalori değerini ise dokusunda yüksek oranada yağ olmasına borçludur. Avokado ancak yumuşadıktan sonra yenilebilir. Sert iken acıdır. Yumuşayan Avokado’nun kabuğu ince şekilde soyulur. (El veya bıçak ile soyulabilir.)Avokado nasıl yenir ?1. Meyva uzunlamasına ortadan kesilir. Ortadaki iri çekirdek çıkarılır. Meyva ince ince cips gibi doğranır veya ezilir. Tuz, kırmızı veya karabiber ekilir. Limon sıkılır karıştırılır. Arzuya göre biraz taze veya kuru soğan kıyılarak ilave edilir. Maydanoz ve domates ilave edilebilir. Salata gibi yenir, yağ istemez.2.Soyulmuş ve ezilmiş avakado sarımsaklı yoğurt ile karıştırılır. Limon ilave edilmez, böyle de yenilebilir. 3. Omlet yapılır. Peynir yerine avokado konur. 4. Mantar sote gibi sote yapılabilir. 5. Ezilmiş avokado bal ve ezilmiş cevizle karıştırılır. Bu takdirde tuz, limon, biber ilave edilmez.Bazı öneriler1. Avokadoları soyduktan sonra kararmamaları için limonlu suda bekletin. 2. Saltalar için, avokadoları dilimlemek yerine bir kaşıkla oval parçalar çıkardıktan sonra üzerlerine limon sıkarak servis yapabilirsiniz. 3. Çabuk sos hazırlamak için, soyulmuş avokadoyu püre haline getirin. İçine 1 çorba kaşığı rendelenmiş soğan, 1 limonun suyu, 4-5 damla acısso, tuz ve karabiber ekledikten sonra karıştırın. Havuç, salatalık ve kerevizle servis yapın. 4. Avokado tavuğa çok yakışır. Taze bir pidenin veya sandviçin içine haşlanmış tavuk, ince dilimlenmiş avokado, salata yaprakları, domates dilimleri ve taze soğan koyun. Arasına mayonez gezdirin.

AT KESTANESİ


Çınar ağacını andıran güzel görünümüyle sokakları süsleyen at kestanesinin zehirli meyvesi, harici olarak kullanıldığında varis ve basura iyi geliyor, romatizmal ağrıları ve güneş lekelerini gideriyor. Amerikan Tabipler Birliği nin haftalık dergisi JAMA nın bir alt yayını olan "Archives of Dermatology"de yer alan bir makalede, at kestanesi ekstresinin yararları anlatılıyor. Makaleye göre, kaynatılıp içilmesi halinde ölüme bile sebebiyet verebilen bu zehirli meyvenin ekstresi, damar ve kılcal damarların yapısını koruyarak, pürüssüz bir tene sahip olmayı sağlıyor. At kestanesi özünün merhem, tentür veya jel haline getirilmiş türlerini cilde sürerek kullanmak, varis ve romatizmal hastalıklar haricinde, bacaklardaki ağrı, yorgunluk, kaşıntı ve darbe sonucu oluşan şişliklere de iyi geliyor. Sürmelik tentürleri aktarlarda bulunabilen meyvenin eczanelerde satılan hap şeklindeki tabletlerinin kullanımı içinse mutlaka doktora başvurmak gerekiyor. Zehirli olduğu için, meyvesinin çiğ veya kaynatılarak yenilip içilmesinin öldürücü olabileceğini vurgulayan uzmanlar, problemli bölgelere harici olarak merhem veya tentür şeklinde sürülmesinin ise gözle görülür iyileşmelere yol açacağını belirtiyor

ANDIZOTU


ANDIZOTU
Latince Adı: inula helenium
Familya: Asteraceae
Diğer İsimleri: Andız, Anduzotu
Genel özellikleri:
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmemektedir. Ama, Anadoluda benzeri dört türle beraberce yetişen andızotu 1-2,5 m. kadar boylanabilen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Dışı koyu kahverengi kalın yumrulardan oluşan rizom kökünün içi, açık renkli, muz kokulu ve krem gibi yumuşaktır. Bitkinin yuvarlak kesitli, yeşil renkli ve tüylü kalın gövdesinin içi de beyaz renkli, süngersi yumuşak bir özle doludur. 40-45 cm. kadar uzunluktaki kenarları kaba dişli ve sivri uçlu yapraklarının üzeri yeşil, altı ince tüylü ve gri renklidir. Yaz mevsiminde açan sarı çiçekleri papatyaya benzer. Bu çiçeklerden oluşan tohumu silindir biçimindedir. Bir uçunda tüy öbeği bulunur. Güneşli yerleri, nemli ve bitek toprakları seven andızotu, döktüğü tohumlarıyla çoğalır. Andızotu %40a varan oranda inulin ile ayrıca belenin adı verilen uçucu yağı, yapışkan bitki sıvısını, triterpen ve acı maddeleri içerir. Bazı yerlerde bitkinin hoş kokulu kurumuş rizom kökleri çiğ olarak ya da kök sebzesi gibi pişirilip yenilir. Ancak, acı tadına hazırlıklı olunmalıdır.
Etki ve Kullanım: Sağlığa yararları Avrupada uzun yıllardan beri bilinen andızotunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:
• Tadı acı olan bitki midevidir: İştahı açar, sindirimi kolaylaştırır. Safrayı söktürür.
• İdrarı artırıcı etkisi vardır.
• Terleticidir. Nezleyi keser, göğsü yumuşatır. Öksürüğü hafifletir. Özellikle çocuklarda rahatsız edici bronşit öksürüğüne çok iyi gelir.• Bedeni güçlendirici toniktir. Geçmişte veremin tedavisinde de kullanılmıştır.• Bronşite eşlik eden astım ve anfizem durumlarında rahatlatıcı etki yapar.Bütün bu sağlığa yararlı etkilerinden yararlanmak için, andızotunun rizomu, sonbaharın başı ile ortası arasında toprak kazılıp çıkarılır. İyice temizlenip parçalanır. Bu parçalar güneşte ya da 50-70 C derece yapay ısıtmayla kurutulur, 1 tatlı kaşığı kökparçası alınıp önce 8-10 saat süreyle 1 bardak soğuk suda bırakılır. Daha sonra ısıtılıp bir tür infüzyon elde edilir. Bu infüzyondan günde üç kez ve birer bardak sıcak olarak içilir.• Ayrıca doku ve damar büzücü etkileri nedeniyle andızotu yara iyileştiricidir.• Antiseptik (mikrop kırıcı) etkisi de vardır.
Bu etkileri sağlamak için, yukarda tarifi verilen infüzyon, şikayetli yerlere dıştan uygulanır.UYARI• Andızotu aşırı kullanılırsa mide bulantısına neden olabilir.

ALIÇ


Alıç
Latince Adı: Crataegus
Familya: Rosaceae
Diğer İsimleri: Akdiken, Alış, Geyikdikeni, Kızlar yemişi, Yemişen, Beyaz diken, Ekşi muşmula, Edran, Geviş, Aluç
Genel özellikleri:
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmemektedir. Anadolunun hemen her yerinde yaygın olan alıcın 20 kadar türü ülkemizde yetişmektedir. Alıç türleri kışın yapraklarını döken, güzel çiçeklerinden ötürü kültürü de yapılan dikenli ağaç ya da ağaççıklardır. Bu türlerden, taşıdığı beyaz renkli dikenlerden ötürü Akdiken de denilen (C. monogyna) türü 2-4 m. boylanabilir. 3-7 loplu yapraklarının rengi parlak yeşil ve uçları kesik kesik olur. Nisan-haziran ayları arasında açan çiçekleri beyaz ya da pembe renkli: meyveleri hafif buruk tatlı, kırmızı renkli ve ufaktır. Alıç türleri meyvelerinden döktüğü tohumlarla çoğalır.Alıç meyvelerinde saponinler, glikozitler, flavonitler, askorbik asidi de içeren asitler ile tanen bulunur. Bazı yerlerde sonbahar mevsiminde kimi alıç türlerinin meyveleri ipe dizilerek pazar yerlerinde satılır ve öteki meyveler gibi yenir.
Etki ve Kullanım: Sağlığa yararlı önemli özellikleri ve zehirsiz oluşu nedeniyle Avrupada birçok hazır ilacın bileşimine katılan alıcın tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:• Kalbi ve dolaşım sistemini güçlendirici toniktir.• Bedenin gereksinimine göre, kalbi ya uyarıp atışlarını artırır ya da kalp atışlarını ağırlaştırır. Kalbin işlevlerini en pürüzsüz şekilde güvenle düzene sokar.• İdrar söktürücüdür.• Sinir bozukluklarını, sinirsel kalp çarpıntılarını geçirir. Sinirleri yatıştırır.• Yüksek tansiyonu düşürür.• Uykusuzluğa karşı güvenle kullanılır.Bütün bu durumlarda sağlığa yararlı etkileri için, alıcın olgun meyveleri ve bir miktar yaprağı sonbahar başı ile ortası arasında toplanır. 2 tatlı kaşığı meyve ve yaprak karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 20 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Ancak, bu tedaviye iyileşme sağlanıncaya değin devam edilmelidir.

AHUDUDU

AHUDUDU
Latince Adı: Rubus idaeus
Familya:
Diğer İsimleri: Ağaççileği, Dağçileği

Genel özellikleri:
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmemektedir. Ancak, bilimsel adındaki idaeus sözcüğü, Edremitteki Kaz Dağının antik adından gelmekte ve bitki birçok Batı dilinde Kaz Dağının böğürtleni adıyla anılmaktadır. Böylece ahududunun, böğürtlenle yakın akraba ve ülkemizde orman, koruluk ve fundalıklarda sıkça yetişen bir bitki olduğunu anlıyoruz. Ahududu 150 cme kadar boylanabilen, çok yıllık ve çalı görünüşlü bir bitkidir. Dikenlerle kaplı gövdesi ve dalları, 3 yaprakçıktan oluşan kenarları dişli yeşil yaprakları, haziran-temmuz aylarında açan beyazımsı çiçekleri vardır. Bu çiçekler olgunlaşınca kırmızı ya da beyaz renkli, çiçek sapçığına yapışık, 30-80 minik meyvecikten oluşan hafif tüylü ve hoş kokulu, duta benzeyen ama daha iri meyvelere dönüşür. Ahududu, bu meyvelerden döktüğü tohumlarla çoğalır. Ama, ahududu toprak yapısı ve yer olarak fazla seçici bir bitkidir.Ahududunun meyvelerinde uçucu ve sabit yağ, pektin, meyve şekeri, malik ve sitrik asitler (dolayısıyla C vitamini): yapraklarında ise tanen bulunur. Meyveleriyle şurup, şekerleme, reçel, dondurma, pasta, likör ve meyve suyu yapılır. Taze meyvesi kısa zamanda bozulduğundan dondurularak saklanır.
Etki ve Kullanım: • Doku ve damar büzücü etkisi vardır. Diyareyi ve kadınlarda beyaz akıntıyı kesmekte yararlı olur. Peklik vericidir.• Bedene dinçlik veren güçlendirici bir toniktir.• Kadınlarda aybaşı döneminde aşırı kanamayı azaltır. Aybaşı kanamasmı düzene sokar.• Uzun yıllardan beri, doğum yapacak kadınların rahim dokusunu güçlendirmek, doğum sırasında kasılmaları düzenlemek, doğum sancısını azaltmak ve doğumu kolaylaştırmak amacıyla kullanılmaktadır. Ancak, bu etkileri sağlaması için gebelikte ve doğuma yaklaşılan dönemde düzenli olarak ahududu alınmalıdır.• Terletici, ateş düşürücü ve serinletici etkileri vardır.Bu etkileri sağlamak üzere, ahududunun yaprakları körpe olarak toplanır ve niteliğini koruması için iyi havalandırılmış gölge bir yerde ağır ağır kurutulur. Meyveleri ise olgunlaştıkça koparılır. Kurumuş yaprak ve olgun meyve karışımından 2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilir ve bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyon istenildiği kadar içilebilir.• Ayrıca ahududu, boğaz ve bademcik enfeksiyonlarında iyileştiricidir.• Ağız ülserleri ve kanayan dişetlerini de iyileştirir.Bu etkileri sağlamak için, yukarıda tarifi verilen infüzyonla sık sık derin gargara yapılır.
WWW.HEKİMCE.COM

ADAÇAYI

ADAÇAYI
Latince Adı: Salvia officinalis
Familya: Lamiaceae
Diğer İsimleri: Elmaotu, dişotu, meryemiye
Genel özellikleri:
Büyük Resim
Ballıbabagiller familyasındandır. Dünyada sıcak ve ılıman bölgelerde yetişen 450 kadar adaçayı türü vardır. Ülkemizin Batı ve Güneybatı bölgelerinde bunlardan bazıları yetişmektedir. 30-75 cm. arasında boylanabilen adaçayı türleri, kışın yapraklarını dökmeyen, dayanıklı otsu ya da çalımsı bitkilerdir. Kare kesitli tüylü gövdesi, bitkinin ikinci yılında odunsulaşır. Genellikle yakıcı kokuşu olan gri-yeşil yaprakları, bazı türlerde alacalı, hatta kırmızı ve mor renklerde olur. Çift dudaklı, derin hazneli çiçekleri genelde mor-mavi renkli iken, seyrek olarak beyaz ya da pembe renkli çiçek açan türleri de görülür. Bitkinin minik tohumları koyu kahverengi ve yumurta biçimlidir. Genelde tohumuyla kendiliğinden çoğalan adaçayı bitkisi, istenirse gövde çelikleriyle de üretilebilir.Konumuzu en çok ilgilendiren Tıbbi adaçayı (S. officinalis) türünün anayurdu Akdeniz havzasıdır. Bu türün yapraklarında, oleum salisae adı verilen uçucu yağ, B vitamini ve tanen ile birtakım acı maddeler bulunur. Bu yapraklardan hazırlanan çay, uzun zamanlardan beri bedeni güçlendiren tonik olarak içilmektedir. Tıbbi adaçayı Türkiyede az yetiştiğinden, yerine, ülkemizde yaygın olan ve benzer özellikleri taşıyan Anadolu adaçayı (S. triloba) türü tüketilmektedir. Bu adaçayı bazı yerlerde salça ve yemeklere çeşni vermesi için katılır.
Etki ve Kullanım: • Midevidir. Sindirimi kolaylaştırır.• Dispepsi (hazımsızlık) durumunda çok etkili bir gaz söktürücüdür.• Gece terlemelerini en aza indirger.• İdrar söktürücüdür.• Kadınlarda dölyatağı kaslarını uyarır. Aybaşı düzensizliklerini ve aşırı sancıları giderir.• Östrojen hormonu içerir. Menopoz dönemi sıkıntılarını azaltır.Bütün bu etkileri için, adaçayının çiçek açmaya haşladığı ilkbahar sonu ile yaz başlarında yaprakları toplanıp 35 C dereceden daha sıcak olmayan, gölge yerlerde kurutulur. Kurumuş yapraklarından 1-2 tatlı kaşığı alınıp üzerine l bardak kaynar su dökülerek, yapraklar 10 dakika süreyle demlendirilir. Bu infüzyondaki yapraklar süzülür ve elde edilen çay, günde üç kez birer bardak içilir.• Adaçayının içerdiği uçucu yağ, mukoza zarlarını iyileştirdiği için ağız, dişeti ve dildeki şikayetlerle boğaz ve bademcik enfeksiyonlarına karşı iyileştiricidir.• Bitki, antifungal etkiler taşır. Yani ciltteki mantarlara sürülürse onları yok eder.Bu etkileri sağlamak için, adaçayının kurumuş yapraklarından 1 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suya konularak kaynatılır. Sonra kabın üstü kapatılıp 15 dakika süreyle bekletilir. Böylece elde edilen dekoksiyonla günde birkaç kez derin gargara yapılır. Ya da bu dekoksiyon, mantarların bulunduğu yerlere dıştan uygulanır.• Adaçayı yaraların iyileşmesini hızlandırır.Bunun için, körpe adaçayı yaprakları ezilerek yara lapası hazırlanır. Bu lapa yaraların üzerine kompres yapılarak, yaranın iyileşmesi hızlandırılır.• Adaçayı dişleri beyazlatır ve sağlamlaştırır.Bunun için, bir-iki körpe adaçayı yaprağı ya da toz haline getirilmiş kuru adaçayı yaprağı elle dişlerin üzerine bastırılarak sürtülür.UYARILAR• Gebe kadınlar adaçayını dahilen kullanmamalıdır.• Adaçayı sürekli olarak yüksek dozda alınmamalıdır. Ülkemizde çay yerine sık sık adaçayı ısmarlayan kahvehane müşterilerini uyarırız.ELMAYAĞI (YA DA ACI ELMAYAĞI)Ülkemizde kimi yerlerde Elmaotu da denilen Anadolu adaçayının çiçeklerinin ve yapraklı dallarının su buharıyla birlikte damıtılmasıyla elde edilen uçucu yağdır. Kimi eczane ve aktarlarda, küçük şişeler içinde satılır.Elmayağı, mide ve bağırsaklardaki gazı söktürücü, sindirimi kolaylaştırıcı, aşırı terlemeleri kesici ve idrar söktürücü olarak, günde bir kez l bardak suya 3-5 damla katı-larak içilir. Daha fazla dozda alınması sakıncalıdır. Aynı formül dıştan yaraları temizleyici ve iyileştirici olarak kullanılır. Ancak, fazla etkili olabileceği ve ciltte kızarıklıklara yol açabileceği için, badem yağı ya da çiçek yağıyla biraz inceltilmesi salık verilir.